18 Şubat 2008 Pazartesi

Kepçe Kulaklara Yapıştırmalı Çözüm!


Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, kepçe kulakların geriye yapıştırılarak tedavi edilebileceğini söyledi.


Karacalar, bir mankenin yapıştırıcı kullanarak kulaklarını geriye yapıştırması ile gündeme gelen konunun, magazin haberi olarak sıkça kullanıldığını, ancak konunun estetik cerrahlar açısından oldukça alışılmış bir durum olduğunu belirtti.
"Biz estetik cerrahlar, kulaklarını geriye doğru yapıştırmayı deneyen hastalarla sıklıkla karşılaşırız. Bu, bize şaşırtıcı gelen bir durum değil" diyen Karacalar, kepçe kulak sorunu olan kişilerin zaman zaman bu yola başvurduklarını, bazılarının da saç modelleri ile kulaklarını gizlediklerini anlattı.
Kulağı geriye yapıştırma yönteminin aslında bir tedavi yöntemi olduğunu vurgulayan Karacalar, kepçe kulak sorunu olan çocukların doğumdan sonraki ilk aylarda kulaklarının geriye yapıştırılarak tedavi edildiğini söyledi.
Bu yöntemde yapıştırıcı yerine, antimikrobik özelliği olan bantların kullanıldığını kaydeden Karacalar, şunları söyledi: "Bu bantlar özellikle kulağın yumuşak olduğu ilk bir yaşta etkili olabilmektedir. Anneden geçen östrojen özellikle ilk aylarda kulağı çok kolay şekil alabilen bir halde tuttuğu için kepçe kulak ya da kulakta şekil bozukluğu olan çocuklara bu yöntem uygulanır. Burada önemli olan tedaviye erken yaşta başlamaktır. Yani kulağa kadar erken müdahale olursa tedavi şansı o kadar yüksek olmaktadır." Karacalar, bu yöntemin kulaklar sertleşmeye başladıktan sonra ise kullanılamadığını vurguladı.
"EN İYİ ÇÖZÜM AMELİYAT"
Kulakları kırtasiye malzemesi yapıştırıcılarla yapıştırmanın kısa süreli bir çözüm olduğunu ve kötü sonuçlar doğurabileceğini ifade eden Karacalar, bir yapıştırıcı firmasının medikal yapıştırıcı geliştirdiğini de bildirdi.
Karacalar, söz konusu yapıştırıcının şu anda yaraları yapıştırmak için estetik cerrahide kullanıldığını söyledi. Yüzdeki estetik bozuklukların kişiyi psikolojik olarak olumsuz etkilediğine ve ergenlik döneminde bu sorunların ciddi psikolojik rahatsızlıklara varan sonuçlar doğurduğuna işaret eden Karacalar, özellikle kepçe kulaklarda en iyi çözümün ameliyat olduğunu vurguladı.
Kepçe kulak ameliyatlarının kıkırdağa şekil verilerek oldukça iyi bir sonuçla yapılabildiğini kaydeden Karacalar, ameliyatla birkaç saatte bitirilebilecek bir sorunla yaşamanın ise iyi bir tercih olarak görülmediğini de kaydetti.

17 Şubat 2008 Pazar

Kepçe Kulak Estetiği!

Kulak Estetiği (Otoplasti)

Otoplasti genellikle kepçe kulakları başa daha yaklaştırmak, eksik kıvrımlarını şekillendirmek veya büyük kulakları küçültmek amacıyla yapılır. Bu operasyon genellikle dört-on yaş arasındaki çocuklara yapılmaktadır. Dört yaş itibariyle kulaklar hemen hemen tam olarak gelişmiş kabul edilir ve operasyon ne kadar erken yapılırsa çocukların dış çevrede karşılaşacağı problemler daha az olacaktır. Bu ameliyat erişkinlerde de yapılabilir ve erişkinler için ek bir risk söz konusu değildir.
Kepçe kulak veya kulak büyüklüğü olan kişiler çok küçük yaşlardan itibaren çevrelerindeki kişilerin (okul arkadaşları gibi) etkisi ile bu durumlarından çok etkilenirler ve kulaklarını saklama eğilimindedirler. Bu nedenle bu ameliyatın okul öncesi çağda yapılması daha iyidir. Ama her yaşta yapılabilir.

Ameliyat süreci

Otoplasti genellikle outpatient (ayaktan cerrahi tedavi) olarak yapılmaktadır; bazen doktorunuz müdahalenin hastahanede yapılmasını önerebilir, böyle bir durumda hastanede bir gece geçirebilirsiniz. Otoplasti ameliyatı 1.5-2 saat sürer. Komplike olgular daha uzun sürebilir. Kulaktaki probleme göre ameliyat tekniği değişebilir. Genellikle kulak arka yüzünden yapılan kesi ile kıkırdak dokuya ulaşılır. Kıkırdak dokudan bazen bölümler çıkarılır veya doku çıkarılmadan kıkırdak üzerinde hafifçe törpülenerek kulağa şekil verilir.Anatomik kıvrım yapısı bozulmadan kulak geriye doğru katlanır. Ayrıca yeniden açılmaması için kalıcı dikişler konur.
En son cilt dikişleri konur. Bu ameliyatta kulağın arka planından yapılan kesiyle çalışıldığı için daha sonra hiçbir izle karşılaşılmaz. Hastaya hafif baskılı bandaj uygulanır.

Ameliyattan sonra dikkat edilmesi gerekenler;

Erişkinler ve çocuklar ameliyattan birkaç saat sonra ayağa kalkıp dolaşabilir ve eve gidebilirler. Hastanın başı, ameliyatın sonunda şekillenme ve iyileşmeyi kolaylaştırmak için sarılacaktır. Kulaklar birkaç gün ağrıyabilir ancak bu şikayet ilaçlarla yatıştırılabilir.

2-4 gün sonra bu sargı çıkarılarak daha hafif bir pansuman ile baş sarılacaktır. Bu sargıların da çıkarılmasından sonra özellikle geceleri kullanmak üzere kafa bantı önerilir. Bu bandın gündüz de kullanılması kulağın şeklinin daha iyi muhafazasına yardımcı olacaktır. Dikişler genellikle bir hafta içinde alınır veya kendiliğinden eriyen dikişler kullanılabilir. Kulağın büküleceği herhangi bir aktiviteden 1.5 ay kadar kaçınılmalıdır. Erişkinlerin çoğu işlerine aşağı yukarı 10 gün içinde dönebilir. Çocuklar yaklaşık 7 gün sonra okula gidebilir, ancak aktivitelerde dikkatli olmaları gerekir

Dudak Estetiği!

Kadınlar Neden Dolgun Dudaklara Sahip Olmak İster?

Dolgun ve diri dudaklar güzellik simgesi olduğu kadar aynı zamanda gençliğin, çekiciliğin, doğurganlığın, seksiliğin, dişiliğin ve en önemlisi güzelliğin olmazsa olmazlarındandır.Yüz güzelliğinde en önemli tamamlayıcı unsurlardan biri olan dudakların da güzel olması yüzün bütünlüğünü tamamlaması açısından da çok önemlidir.

Dudaklar, yüzün tam ortasında bulunması açısından çok dikkat çeken unsurlardır. Dudakların büyüklüğü, dolgunluğu, ince veya kalın olması yüzün diğer elemanları olan burun, yanaklar, gözler, kaşlar, çene ve dişlerle uyumlu ve orantılı olmalı. Kalın ve dolgun dudaklar gençliğin ifadesi olduğu kadar incelmiş ve gevşemiş dudaklar yaşlılık ifadesidir. Dudaklar yüzün estetik görünümünde çok önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle dudakların diri ve dolgun görünmesi yüzümüzdeki gençlik ve sağlık ifadesini güçlendiriyor.

Bu ameliyatı daha çok kimler yaptırıyor?

Dudakları yapısal olarak ince olan ya da zamanla incelen, kalın ve dolgun dudaklarla yüzündeki gençlik ve güzellik ifadesini güçlendirmek isteyenler ya da daha diri ve dolgun dudaklara sahip olmak isteyenler tarafından tercih ediliyor. Dudakları ince ve kırışık olanlar kadar, normalden kalın olanlarda da inceltme ameliyatları yapılıyor. Bir de dudak kanserine bağlı olarak dudaklarının bir kısmı alınmak zorunda kalınan hastalarda yeniden dudak yapmaya yönelik ameliyatlar yapılıyor. Bu tip dudak onarım ameliyatları estetik kadar fonksiyon açısından da büyük önem taşıyor.

Nasıl bir yöntem izleniyor?

Dudak estetiği ile daha dolgun, iri, dudaklara sahip olabilir ve dudak çevrenizdeki kırışıklıklardan kurtulabilirsiniz. Dudaklar sıvı kolajen kullanılarak ya da insan derisinden elde edilen yağ enjekte edilerek dolgunlaştırabilir. Sıvı kolajenin ve yağın her ikisi de belli bir süre sonra etkisini kaybeder ve yeniden uygulanması gerekmektedir. Fakat, kalıcı çözüm olarak dudak dolgunlaştırmada Alloderm ve Softform kullanılmaktadır.

Doğal dolgu maddesi ya da insan vücudundan alınan yağ, ya enjekte edilir ya da cerrahi müdahale ile dudak içerisine yerleştirilir. Enjeksiyon ile yapılan operasyonların sonucu genelde tatmin edicidir, fakat belli bir süre sonra vücut tarafından emildiğinden, periyodik olarak bu uygulamanın tekrarlanması gerekir. Fakat, insan derisinden elde edilen doğal kolajen, Alloderm dudak kenarlarından kesiler yapılarak dudağa yerleştirilir ve kalıcıdır. Allodermin diğer çeşitleri Gore-tex, Softform ve ePTFE’ dir ve bunların da Alloderm gibi sonuçları kalıcıdır

İyileşme süresi en fazla bir haftadır. Hangi tekniğe ve dolgu maddesinin uygulandığına bağlı olarak günlük aktivitelerinize geri dönebilirsiniz.
Alloderm ve Dermolojen insan dokusu olduğundan doğal bir görünüm verirler.
Gore-tex kalıcı bir uygulamadır.

Dudak estetiğinde diğer yöntemler nelerdir?

Martı kanadı tekniği:
Burada amaç dudak kenarını yukarı taşıyarak dudağı genişletmek. Kesi üst dudak kenarından ve yükseltilmek istenilen üst kısımdan yapılıyor ve daha sonra arada kalan deri çıkarılıyor, dudak derisi üstteki cilde dikiliyor ve dudağın pembe kısmı yukarı doğru kalkmış oluyor. Bu teknik çok ince dudaklar ve dudak kenarları çok kırışık olan hastalar için iyi bir yöntem. Sonuç kalıcı oluyor.

Boğa boynuzu ya da burun altı dudak kaldırma:
Burnun hemen alt kenarından kıvrımlara uygun olarak boğa boynuzu şeklinde kesilerek bir miktar deri çıkarılıyor ve deri yeniden dikilerek dudak yukarı doğru asılmış oluyor. Burun altında ince bir kesi izi kalıyor. Bu teknik, üst dudak derisi geniş olan hastalarda bu mesafeyi kısaltmak için de kullanılıyor. Böylece üst dişlerin görünmesi sağlanmış oluyor. Sonuç yine kalıcı oluyor.
Paris dudak:
Dudak kenarları ve filtrum denilen üst dudakta burun altında kalan çukurluğun kenarlarının dolgu maddeleri veya yağ hücreleri ile belirginleştirilerek yapılan dudağa verilen isim.

V-Y tekniği:
Üst ve alt dudaklara ağız içinden V şeklinde kesiler yapılarak sonrada Y şeklinde dikilerek dudaklar dolgunlaştırılıyor.

Dudak Asma:
Burun içinden yapılan küçük bir kesiden geçirilen dikişler dudaktan da geçirildikten sonra bağlanıyor ve dudak yukarı doğru kaldırılıyor. Görünen bir iz kalmıyor. Oldukça etkili bir yöntem.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Liposakşın!

Liposakşın (Yağ Alma) Nedir?

Deri yüzeyinin hemen altından cerrahi olarak yağ dokusunun vakumla alınmasıdır. Vücudun herhangi bir bölgesinde yağ fazlalığını azaltmada kullanılır. Bölgesel olarak dolgunluk azaltmada mükemmel bir yöntemdir fakat etkili bir kilo verme yöntemi değildir. Genellikle bölgesel aşırı yağlanmaları olan kişilerde en dramatik sonuçlar elde edilmektedir.

Hafif kilolu hastalar liposakşın dan daha çok fayda görebilirler. Normal kiloda veya yakınında olmak en iyisidir. Deri elastikiyetinin iyi olması, yağ alındıktan sonra bollaşan derinin yeni ölçülere kolaylıkla uyum sağlamasına yardımcı olur. Liposakşın sırasında çıkarılan yağ dokusu gerekirse yağ enjeksiyonu için kullanılabilir. Ancak bu uygulama için alınan yağ hücrelerinin steril olarak bazı işlemlerden geçirilmesi gerekir. Ameliyat için kesin yaş sınırı yoktur.

Liposakşın için en iyi adaylar, göreceli olarak normal kilolu fakat belirli bölgelerde yağ fazlaları olan kişilerdir. Hastanın fiziksel olarak sağlıklı, psikolojik olarak dengeli ve beklentilerde gerçekçi olması gerekir. En mühimi, sıkı ve elastik deri daha iyi bir kontur elde edilmesini sağlar.

Sarkık deri vücudunuzun yeni konturlarına göre iyi uyum sağlamaz ve cerrahi ek girişimlerle fazla derinin çıkarılmasını gerektirir. Bu ameliyat sonucunda bikini içinde kalan izler oluşacaktır. Liposakşın yapılacak bölgede hasta yakın zamanda bir ameliyat geçirmişse, o bölgede kan dolaşımı bozuksa, veya hastanın akciğer veya kalp rahatsızlığı varsa ameliyat ertelenmelidir.

Liposakşın yani yağ emilmesi, vücudun belirli alanlarından, çene, boyun ve yanaklar dahil, kollar ve göğüs üst kısımları; karın, gövde yan kısımları, kalçalar ve uyluklar; ve dizler, bacak baldır kısımları ve ayak bileklerinden istenmeyen yağ fazlalıklarının çıkarılmasıdır. Liposakşın kilo vermenin alternatifi değildir, fakat diyet ve egzersize yanıt vermeyen lokalize yağ depolanmalarını alma yöntemidir.

Neden Liposakşın Ameliyatı?

Liposakşın imajınızı ve kendinize güveninizi olumlu etkiler, fakat imajınızı tam ideale ulaştıramayabilir veya diğer insanların size bakışını değiştirmeyebilir. Ameliyat olmak istiyorsanız önce doktorunuzla beklentilerinizi paylaşmanız doğru olacaktır. Eğer çene altındaki deride fazla yağ varsa ve deri sıkı ise, sadece liposakşın daha güzel açılı, biçimli ve genç çene hattı yaratabilir. Bununla birlikte, eğer, boyun derisi gevşek ve sarkıksa, fazla yağ olsa da, tek başına liposakşın arzu edilen sonucu yaratmayacaktır.

Gevşek derili hastalarda genellikle liposakşın yerine veya ona ek olarak bir yüz ve boyun germe gerekebilir. Liposakşın oldukça güvenli ve etkili olmasına karşın, cerrahi bir prosedürdür ve kanama, enfeksiyon ve sinir hasarı gibi komplikasyonlara yol açabilir. Çok fazla miktarda yağ alınırsa, deri düzensizlikleri veya dalgalanma gibi estetik komplikasyonlar çok nadiren de yağ embolisi görülebilir. Özellikle 5 kg. üzerinde yağ alınması durumunda bu risk artar. Komplikasyonlar sık değildir ve birçok hasta sonuçlardan mutludur.

Ameliyat İşleminin Süreci

Genellikle 1-2 saat sürede tamamlanır, fakat emilim yapılan alanın büyüklüğü ve miktarına bağlı olarak süre yarım saatten birkaç saate kadar uzayabilir. Prosedüre başlamak için, "kanül" adı verilen küçük emici tüpleri içeri sokmak amacıyla çok ufak bir insizyon (kesi) yapılır. Kanülün dışarıda olan öteki ucu ise güçlü bir vakum yaratan bir makinaya bağlıdır.
Cerrah kanülü derinin altındaki yağ tabakası derinliklerinde ileri-geri hareket ettirerek yağı keser ve emerek dışarı çıkartır. İyi sonuç alınması için enaz iki ayrı noktadan girilmesi gerekir. İkinci hatta bazen üçüncü bir noktadan girilerek daha önceki tarama alanları çaprazlanmış olur ve böylece yağ alınan bölge yüzeyinin daha düzgün olması sağlanır. Bazen tüm yağı çıkarmak amacıyla ek ufak insizyonlar yapmak gerekebilir. Eğer lokal anestezi altında yapılıyorsa hasta sürtünme ve titreşim hissedecektir. Kanül derinde kasa doğru yaklaştıkça batma hissi ortaya çıkabilir. Liposakşın sırasında yağ ile birlikte sıvı kaybı da olacaktır ve bu sıvının kişiyi şoka sokmayacak miktarda olması gerekir. Damar yoluyla sıvı verilir ve gerekirse kan transfüzyonları da yapılabilir.

Ameliyat Sonrası

Konforlu bir elastik giysi veya korse, liposakşın yapılan yere giydirilerek kanama ve ödem önlenir ve derinin yeni kontura uygun biçimlenmesi sağlanır. Korse, ayrıca hastanın ağrılarını önlediği gibi, daha rahat hareket etmesini sağlar.Bu sıkı elbise veya bandajın, cerrahın uyarılarına göre, bir ay süreyle sürekli olarak giyilmesi gerekir, daha sonra birkaç hafta süreyle de gündüzleri giyilmesi gerekebilir. İnfeksiyona karşı antibiyotik verilebilir. Ameliyat sonrası çok iyi görünmeyi veya kendinizi iyi hissedeceğinizi düşünmeyin.
Verilen fazla sıvılar nedeniyle hatta bir süre kendiniz ağır hissedeceksiniz. Yağ emilen alanlar şiş ve kanamalı görünecektir ve yanma hissi hissedilecektir. Ağrı, ağrı kesici ilaçlarla kontrol edilebilir. Yağ emilen alanda tüm his kaybolabillir ancak bu durum bir süre sonra düzelecektir. Ameliya sonrası alınan yağların oluşturacağı kilo kaybı hemen ortaya çıkmaz. Liposakşın uygulanan bölgede oluşan ödem ve su tutulması bunun sebebidir.

İyileşme Süreci

Yavaş ilerleyen bir olaydır. Ameliyat sonrası bacaklarda venöz pıhtıların oluşumunu önlemek için cerrah size olabildiğince hemen ayağa kalkmanızı öğütleyebilir, fakat 2-4 hafta ağır aktiviteden sakınılmalıdır. 5-10 gün içinde dikişler alınır ve bazı hastalar 2-3 gün içinde dahi işine dönebilir, bazılarında ise ağrılar sürebilir fakat en fazla yaklaşık 2 haftada işe dönüş gerçekleşir. İşe ne zaman başlanacağını yapılan ameliyatın büyüklüğü, hastanın nasıl hissettiği ve doktorun önerileri belirler. 1-2 ay içinde şişlik ve renk değişikliklerin çoğu ortadan kalkarken bir miktar şişliğin kaybolması 6 ayı bulabilir.

Doğum Lekesi Lazer Tedavisi!

Doğum lekeleri nedir?

Bir çok bebekte doğduklarında doğum lekeleri mevcuttur. Bazı bebeklerde bu lekeler yaşamın ilk haftalarında ortaya çıkarlar. Bu lekeler kahverengi, bronz, pembe veya kırmızı olabilirler. Her yüz doğan bebeğin 10'unda doğum lekesi vardır. Bu lekeler deride kan damarlarının demetler halinde bir araya gelmesi ile oluşurlar. Bu lekeler düz veya kabarık, pembe,kırmızı veya mavimsi görünümdedirler.

Doğum lekelerinin nedeni nedir?

Doğum lekelerinin temel oluşum nedeni bilinmemektedir. Birçok doğum lekesi kalıtsal değildir ve gebelik esnasında olan bir olaydan kaynaklanmazlar.

Doğum lekelerinin farklı tipleri nelerdir?

Birçok değişik tipte damarsal doğum lekeleri bulunmaktadır. Bazen doğum lekelerine kesin tanıyı koyabilmek için, haftalarca veya aylarca takip etmek gerekebilir. En yaygın damarsal doğum lekeleri düz lekeler, hemanjiomlar ve portwine stain( porto şarabı lekesi)dir. Damarsal doğum lekelerinin bazı nadir tipleri de vardır.


DOĞUM LEKESİ TEDAVİSİ

Doğum lekeleri lazer tedavisi ile giderilebilir. Bu konudaki en etkin lazer flashlamp pulsed dye lazer'dir. Bazı vakalarda İntense pulsed light (IPL) ve KTP lazer etkili bulunmuştur

15 Şubat 2008 Cuma

Vajinismus!

Vajinismus ( Kadınlarda İlişkiye Girememe )

Cinsel birleşme sırasında kadında vajen kaslarının istemsiz kasılarak cinsel birleşme olanağına kendini kapatması durumudur.Kasların kasılmasının önüne geçilememektedir.

Vajinismusu genel olarak tanımladığımız zaman fiziksel bir engel olmamasına (Anatomik olarak normal) rağmen kadının korku, kaygı ve endişelerinden dolayı cinsel ilişkiye izin vermemesi, verememesi olarak tanımlanmaktadır. Vajina (kadın cinsel organı) ilişki sırasında penisin büyüklüğü yada küçüklüğüne göre kendini hazırlar. Cinsel birleşmenin durumuna bağlı olarak dışa en yakın kısmı oldukça gevşeyebilir. Bazende vajinal giriş öyle gergin ve sert bir hale gelir ki penisin buraya yaptığı baskı kadında gerçekten ağrı ve acı yaratabileceği gibi, yeni tanımlanan ve korkuyla eşleşen, zarar görmeyle eşleşen bir duygu olduğu için ağrı ve,veya acı olarak algılanır ve bunun tarifini yapamaz.

Korku ve kaygı ile kadın erkeği ve erkeğin penisini vajen bölgesine yanaştırmazken, bazıları ise yanlızca vajen girişinde bu hisleri yaşarlar.Başlangıçta herşey çok güzel başlar ,güzel bir öpüşme ve sevişmeden sonra vajinal ilişkiye sıra geldiği zaman kurt kapanı gibi bacaklarını kasar ve erkeği iter.Bu olaylar karşısında erkek ne yapacağını bilmezken kadında korku ve mahçubiyet hakimdir.

Vajinismusun oluş nedenleri kişilere göre farklılık gösterir!

Benim vajinam çok küçük olabilir veya çok dar bu yüzden ilişkiye giremiyorum diye bir kavram genelde yoktur ,çünkü vajina esnektir ve doğumda bir çocuğun başını çıkaracak kadar genişleyebilir (ki bu yaklaşık 10 kat genişlemedir).Bebeğin başının geçe bileceği yerden bir penisin geçmesi çok normaldir aslında ama işin aslı öyle değil. Korku ile kadının vücudunda ve vajen bölgesinde kasılmalar ve kilitlenmeler oluşur.Bu kasılmalar kadının kontrolü dışında oluşur. Vajinanın girişindeki kasların kasılmasının yanında tüm vücutta bir kasılma , endişe, korku ve panik hali olur, ve kadın bacaklarını sıkıca kapatır.Biz bunu kurt kapanı benzetmesi yapıyoruz.

Vajinusmuslu kadınların bazıları ise kızlık zarlarının çok kalın olduğuna ve bu yüzden ilişkiye giremediklerine inanırlar ve de eşlerini de inandırırlar, sorunun kızlık zarının ortadan kalkmasıyla çözüleceğine inanan çift bir kadın doğum uzmanına giderek ve anestezi ile bayıltılarak kızlık zarlarını ameliyatla açtırırlar, ama bu da çözüm getirmez ve bunun da işe yaramadığını gören çift iyice umutsuzluğa, karamsarlığa kapılıp ilişkilerini yıpratmaya ve birbirlerini suçlamaya başlarlar.Aslında gerçek vajinusmusta bunun yeri yoktur.

Vajinusmus sorunu olan kadınların büyük çoğunluğu doktora muayene olamaz, tıpkı ilişkide olduğu gibi panik ve korkuya kapılır, bacaklarını kapatır ve ağlama krizine girerler.Genellikle en son bize gelirler.Bizden önce mahallenin ebesine,normal bir kadın doğum uzmanına,daha sonra psikologa vs. Bunların hepsi hastada ve eşinde maddi manevi yıpranmalara yolaçar.Oysaki bunun yolu psikiyatri eğitimi almış hipnoterapi yöntemini bilen iyi bir kadın doğumcu bir seyansta çözer.Biz böyle yapıyoruz.

Bazen de sorunun ilaçlarla veya genel anestezi (bayılma) altında ilişkiye girmekle çözüleceğine inanılır, uyutularak kaslarda gevşeme sağlanabilir ve hatta yanlış bir metod olarak vajinusmuslu kadınların genel anestezi ile uyutulup partnerleri ile cinsel ilişkiye girmeleri sağlanır ama bu sorunu çözeceğine daha da büyütebilir.Kadın uyanık olduğunda cinsel ilişkiden gene korkacaktır ve kocası ise daha evvel anestezi altında ilişki kurduğu karısına karşı zorlayıcı bir tutum izleyebilir. Bu da korkuyu arttırır. Ayrıca anestezi altında ilişkiye girilen kadın kendi kontrolü dışında bu tip bir ilişki yaşamaktan psikolojik olarak kötü etkilenebilmektedir. Bu yaklaşımın nedenlerin bir tanesi vajinismusun cinsel yaklaşım ,vajinaya giriş sırasında vajenin etrafındaki kasların kasılması ve bundan dolayı cinsel ilişkiye girilememesi düşüncesidir.

Gene bu düşünce tarzı ile son zamanlarda vajene botox uygulamaları yapılmış ve vajen kasının kasılması engellenmiştir.Gerçek vajinismuslularda bu yaklaşımda çözüm sağlamammaktadır.Geçici çözüm yolu olarak kullanılmaktadır.

Bu tip sıkıntılı kişilere sakinleştirici ilaç, antidepresan ilaç vermekle bu sorun çözülmez, aksine bu tip ilaçların bazılarının cinsel isteği azaltıcı etkisi vardır, böylece sorun çözülmediği gibi başka bir sorun olan cinsel isteksizlikte sıkıntıya eklenmiş olur. Kas gevşeticiler veya alkol alıp sarhoş olup cinsel ilişkiye girme çabaları da hep hüzün ile sonuçlanır.

Vajinusmus Tedavisi Mümkün mü?

Çok kolay tedavi edilebilen bir sorun olan vajinusmus bu tip yanlış bilgi ve denemelerle büyür,büyür. Kadında sıkıntı, gerginlik başlar, kendisinde eksiklik olduğu duygusu ile suçluluk duymaya başlar, Ümitsizlik ve karamsarlığa düşer. Kadınların çoğunluğu bu durum karşısında gösterdiği tepkinin fazlalığını ve de gereksizliğini bilir,korkuya karşı verdiği tepkinin aşırılığını mantıken bilmesi ve de bunun gereksizliğini kabul etmesi de bunu çözmeye yetmez ve bir iç karmaşa yaşar,ben eşimi seviyorum, onu istiyorum,kanunen benim eşim,ailem onu kabul ediyor,ben kabul ediyorum,peki neden bunu yapamıyorum gibi iç karmaşalar ve bunalımlar yaşayabilir.

Bazı kadınlarda cinsel isteklerinin olmadığı şeklinde düşünürler,ben ilişkiye arzu duymuyorum,duysam yapacağım ama içimden gelmiyor diye yakınırlar,buda tamamiyle bir savunma sistemidir,insan canının yanacağından korktuğu veya zarar göreceğine inandığı veya inandırıldığı şeyi isteyebilir mi ?

Bazen çözüm olarak vurdum duymazlık yaşar ve beni seven beni böyle de sever illa cinsel ilişki mi yaşamak gerekir gibi bir takım savunma mekanizmaları geliştirerek kendisini rahatlatmaya çalışır, ama sorun hep vardır ve her gün büyür ,bir gün eşlerin her ikisi de bunu taşıyamayacak hale gelir ve ilişki biter. Erkekler başlangıçta çok ılımlı yaklaşırlar ilişkiye giremeyen eşlerine ,bazen de anlayamama ve öfke ve kırılganlık hisleri arasında kalırlar.Ve bedensel hiç bir sorunu olmamasına rağmen bazen erkekte sertleşme sorunu da başlayabilir. Erkek sonuçta tahammülsüzleşebilir ,eşini zorlayabilir veya aldatabilir.

Bazende hanımlarımız tedavi olmayı istedikleri halde eşlerinin sorunu önemsemediklerini, tedaviye baş vurmayı ertelediklerini, veya olay çözüme yaklaştığı sırada eşlerinden destek göremediklerini fark eder buna çok şaşırırlar.Cinsel ilişki ile ilgili kaygı ve korkular yanlızca kadınlarda olmaz bazı erkeklerdede bu olabilir.Kadınlar için bunu anlamak veya hissetmek çok zordur çünkü onlar kendi problemlerine vede çözümlerine odaklanmışlardır.Evet bazen bunu anlamak veya hissetmek zordur ama şöyle düşünün başka insanlarda, hatta bazen sizde bu konuda kendinizi anlayamıyorsunuz.Ama gerçek olan şu ki problem var. İşte benzer bir yaklaşımla yaklaşırsanız eşinizide anlayabilirsiniz, buda çözümü kolaylaştırır.Onunda ilişkiden korkabileceğini, canının acıyabileceği ve ilişkide penisinin zarar göreceği düşüncesinin olabileceğini kabul etmeniz gerekebilir.

Tedavide hanımların yanı sıra ,erkeklerede kaygı ve korkularını yok edici, destek verici terapi yapıyoruz.Onlarıda anlyor,seviyor ve kaygılarına saygı duyuyoruz. Vajinismus kadının ve erkeğin ortak bir sorunu olup, hiç bir taraf diğerini suçlamamalı veya anlayışsız olmamalıdır. Çok seyrek olarak yaralanmalar yada kadın dış veya iç cinsel organlarının hastalığı ile cinsel ilişki arasında acı oluşur ve kadın istemeyerek kendini kasabilir. Böyle bir durumda, fiziksel nedenlerin tedavi edilmesi gerekir.

Vajinismusun nedenleri nelerdir?

Vajinismusun nedenlerinde çocukluk çağından kalma korkuların,suçluluk,ayıp,günah duygularının yeri büyüktür.Korkular en çok ,kadının simgesel olarak zihninde aşırı büyüttüğü bir penis yüzünden çok acı çekme ,parçalanma korkularıdır.Ayrıca gebe kalma korkuları da önemlidir.

Bunların yanında;
-Eksik yada yanlış cinsel bilgi
-Erken travmatik yaşantılar
-Eşler arasındaki iletişim biçimi
-Cinsel iletişim sorunları
-Performans kaygısı
-Kızlık zarını yitirme korkusu
-Otoriter baba-Baba kız ilişkisindeki güçlükler
-Cinselliği aşağılayan aile olabilmektedir.

Kişiler bu sorunla başa çıkabilmek için kendince çözüm yolları bulurlar.Bunlar arasında çok sık cinsel ilşkide bulunmaya çalışma yada cinsel ilişkiden kaçınma davranışları olabilmektedir. Tabi ki bu durum sorunu daha da karmaşıklaştırır ve içinden çıkılamaz bir kısır döngü oluşur.Sonuçta evliliklerin bitmesi bile söz konusu olabilir.

Cinsel uyum yalnızca cinsel organların birleşmesi demek değildir.Aslında cinsel uyum,genel uyumun bir parçasıdır ve bir çok karmaşık ruhsal olayları içerir.Eğer eşlerin genel uyumları ile ilgili sorunları varsa tabi ki bu durum cinsel uyumlarını da etkiler.

Bu sebeple vajinismus tedavisinde öncelikle bu sorunları keşfedip,farkına varmak gerekir.Bazı vakalarda sadece bu sorunları keşfetmek ve terapisini yapmak vajinismus sorununu tamamen çözmektedir.Bu sebeple cinsel uyumun içinde sevme, sevilme, bağlılık, dokunma, okşanma, konuşma, söyleşi, paylaşma, özleme vb.gibi bir çok duygu ve gereksinimler yer alır.

Vajinismus tedavisinde bilişsel davranışçı terapilerin yanında hipnoz tekniği kullanılır.Buradaki amaç,kişinin korkularının ve kaygılarının ilk önce düşüncede aşılmasını sağlamaktır.Çünkü,vajinismusun temelinde olumsuz cinsel düşünceler vardır.Bunların keşfinde ve tedavisinde hipnoz kullanılır.Kişi bu sayade kendini,cinsellikle ilgili düşüncelerini farkeder,onun yerine olumlu cinsel düşünceleri oluşturur. Bununla birlikte kişi rahatlama egzersizlerini öğrenir ve kasılmalarını kontrol edebilir hale gelir. Tabiki tüm bunların olabilmesi için kişinin inançlı olması ve iyileşmeyi gerçekten istemesi gerekir.

Göğüs Büyütme!

Göğüs Büyütme ameliyatı, tipik olarak az gelişmiş göğüslerin veya doğum sonrası küçülmüş, hacmi azalmış Göğüslerin Büyütülmesi için uygulanır. Ayrıca iki meme arasındaki bariz büyüklük farkının düzeltilmesi ya da doğuştan meme gelişim bozukluklarının giderilmesinde kullanılır.
Göğüs büyütmenin bu gün için en sağlıklı ve başarılı yöntemi silikon protezler. Sık sorulan soru Göğüs büyütmek için kulanılan ilaçlar. Ancak hormonal olmayan hiçbir ilacın Göğüs Büyütmesi söz konusu değildir. Bu tür ilaçlar ya hiç işe yaramayan para tuzaklarıdır, ya da hormon içeriyordur. Hormonların kontrolsüz kullanımı kanserler başta olmak üzere bir çok sağlık sorunlarına yol açabilir. Yine serum ya da yağ enjeksiyonu da Göğüs Büyütmek için sorulan sorulardan. Bir günlük Göğüs Büyütme isterseniz serumla Göğüs Büyütmek mümkün ancak henüz kalıcısı yok. Yağ enjeksiyonları ise bazı durumlarda sınırlı miktarda olabilir ancak protez kadar kontrol edilebilir, etkili ve güvenli olduğu söylenemez. Kısacası Göğüs Büyütmenin en etkili ve güvenli yolu silikon protezlerden geçiyor.
Silikon protezlerin bir çok çeşidi mevcut. Yapı olarak 1 mm\'lik silikon bir kılıfın içinde kıvamları itibarıyla akışkan ya da akışkan olmayan yoğunlukta silikon jel ya da serum bulunan torbalar şeklindedir. Şekil olarak yuvarlak, damla şekilli, anatomik veya asimetrik tabir edilen şekiller mevcut. Dış yüzey düz ya da pürtüklü olabilir, pürtüklü yüzeyin kontraktür oluşturma riski daha azdır. Ancak kas altına konan düz yüzeyli bir protez ile de klinik olarak pek anlamlı farkı yoktur. İçine serum doldurulan protezleri koltuk altından koyarak memede hiç iz oluşturmamak mümkündür ancak sadece yuvarlak şekil tercih edilebilir ve sadece kas altına konabilir. Jel protezler kıvam olarak meme dokusuna daha yakındır ve dokunma hissi daha doğaldır ancak sadece meme altı ve meme başı çevresinden konabilir. Şu şekil protez daha iyidir denemez. Her biri değişik durumlar için uygundur. Göğüs Büyütme ameliyatlarında başarı, ameliyat sonrası memenin ne kadar doğal göründüğüne ve sonuçların ne kadar uzun süreli olacağına bağlı. Protez seçiminde sizin istediğiniz meme ölçüleri dikkate alınırken, meme ve göğüs kafesinizin yapısı ve orantıları da göz önünde bulundurulur ve size en uygun büyüklükte ve şekilde protez hesaplanır.

Cerrahi teknik
Göğüs Büyütme ameliyatında cerrahi teknikler protezin konacağı yer ve giriş yerine bağlı olarak değişmektedir. Protez meme dokusu altına, kas fasyası altına ya da göğüs kası altına yerleştirilebilir.En sık kullanılan giriş yerleri ise meme alt kısmının göğüs kafesine kavuştuğu bölgeden yapılan meme altı girişi veya meme başının çevresindeki koyu renkli derinin (areola) alt sınırı boyunca yapılan yarım daire şeklindeki areola çevresi girişidir. Daha nadir kullanılan ise koltuk altına yapılan aksilla girişidir.
Yuvarlak protezler daha çok kas altı için uygundur ve meme üst kısmında dolgunluk isteyenler için idealdir. Düz yüzeyli ya da pütürlü olabilir, yine serum dolu veya jel dolu olabilir. Şekilli protezler ise kas üstü yerleşimler için uygundur ve alt kısmı daha dolgun ve doğal görünüm için ve idealdir. Yine dar göğüs kafesinin olduğu durumlarda asimetrik şekilli protezle daha iyi sonuç verir. Kas üstü yerleşim ve anatomik protez kullanılması kısa dönemde çok daha naturel görünüm sağlar, ancak zaman içinde yine natürellik gereği sarkma görülebilir. Yine meme dokusu hiç yok denecek kadar az olanlarda zamanla protez hissedilir hale gelebilir. Protezin sarkmaya katkısının en az olması için kas üstü protezlerde en iyi yerleşim alanı kas fasyasının yani kası örten zarın altıdır. Kas fasyası altına konan protezler ayrıca çok daha doğal dururlar ancak bu işlem biraz daha fazla emek ister.
Koltuk altı girişlerinde sadece kas altı yerleşim ve serum dolu protezler kullanılabilir. Memede hiç iz oluşturmamak bir avantajdır ancak dar göğüslü kişilerde sonuçlar çok iyi olmayabilir. Pratikte protezin konduğu yer ve giriş noktalarının birbirine mutlak üstünlüğü yoktur ve şu daha iyidir denemez. Herbir tekniğin birbirine göre üstünlükleri ve dezavantajları vardır. Kullanılacak teknik, hasta istekleri ve hastanın anatomik yapısı, memenin durumuna göre doktorunuzun tercihine dayanır. Bence bu aşamada doktorunuzun bilgi ve tecrübesine güvenmelisiniz.
Ameliyatın kapsamına bağlı olarak işlem yaklaşık 1.5-2 saat civarında sürer. Ameliyatı takiben göğüslere pansuman uygulanır, sütyen kullanılabilir. Ameliyat sonrası ağrı, ilaçla kolaylıkla kontrol edilebilir düzeyde olur ve birinci veya ikinci günde azalarak kaybolur. Ofis cerrahisi geçirdiyseniz birkaç saat içinde, hastaneye yatırıldıysanız bir gün içinde taburcu olabilirsiniz.
Enfeksiyon ve sınırlı kan birikimi gibi ameliyat sonrası komplikasyonlar nadirdir ve tedavi edilebilir. Ara sıra kapsüler kontraktür olarak tanımlanan aşırı skar (nedbe dokusu) oluşumuna bağlı olarak, çok sertleşmiş göğüslerin yumuşatılması için ikinci bir ameliyat gerekebilir. Nadiren protezi çıkartmak gerekebilir. Komplikasyon riski, iyileşme dönemindeki takiplerinizde tavsiyelere yakından uyarak azaltılabilir.

Göğüs Büyütme Ameliyatı sonrası

Eğer pansuman uygulandıysa bir kaç gün sonra özel sütyenle değiştirilecektir. Her ne kadar en az göze çarpacak şekilde olması için çaba harcanacaksa da yara izleri cerrahinin kaçınılmaz sonucudur. Birçok vakada yavaşça solacak ve zamanla zor fark edilir hale gelecektir.
Her iki taraftaki iyileşme süreci farklı olabilir ve buna bağlı geçici meme asimetrisi oluşabilir. Ameliyatı takip eden haftalarda hatta aylarda memede farklı derecelerde sertleşme ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda yumuşaklığı arttırmak amacıyla meme masajı önerilebilir. Ameliyatı takiben meme başlarında hissiyet kaybolabilir. Fakat çoğu vakada hissiyet geri dönecektir. Her ne kadar ameliyat sonrası birinci günde ayağa kalkacaksanız da, normal rutininize dönmeniz için uygun bir program önerilecektir. Hastadan hastaya değişmekle beraber genellikle 2-3 gün sonra işinize dönebileceksiniz.

Göğüs Büyütmede Merak Edilenler!

Serum ile meme büyütülebilir mi?

Çok sık karşılaştığımız bu yanlış bilgi herhalde içi serum ile doldurulan protezlerin kişiler tarafından yanlış anlaşılması olsa gerektir. Memeye enjekte edilen serum birkaç saat içinde emilir ve meme eski haline döner. Ancak içi serum ile doldurulan silikon protezler vardır.

Yağ dokusu ile meme büyütülür mü?

Teorik olarak doğru ancak pratik olarak yanlış. Kişinin kendi dokuları ile meme büyütme ameliyatları denenmiş ancak başarılı sonuç vermemiştir. Yağ dokusu vücudun her yerinde dolgu maddesi olarak kullanılabilir. Örneğin dudaklar dolgunlaştırılabilir, elmacık kemikleri, çene, alın gibi bölgelere, derin kırışıklıkların altına, düzensiz vücut hatlarına enjekte edilebilir. Enjekte edilen yağ dokusu çok küçük miktarlardadır ve bu yağın sadece yaklaşık yarısı enjekte edildiği bölgede kalıcı olur, büyük bir kısmı vücut tarafından emilir. Aynı bölgeye çok miktarda verilen yağın kanlanması ve yaşaması mümkün olmamaktadır. Memeyi büyütmek için verilmesi gereken yağ dokusu miktarı, yaşayabilmesi için gerekenden fazladır. Az miktarlarda bir çok yağ enjeksiyonları ile memeyi kısmen büyütmek mümkündür ancak pratik değildir. Kısacası yağ dokusu, meme büyütmek için uygun seçim değildir ve gerek operasyonun kolaylığı, gerek doku uyumu ve gerekse sonuçların başarısı ve kalıcılığı açısından silikon protezlere alternatif olmaktan uzaktır.

Serumlu silikon daha mı iyidir?

Silikon protez tiplerinin birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları vardır.İçi serum dolu protezler, içi silikon jel dolu protezlere göre ‘’klinik olarak çok anlamlı olmayan bir oranda’’ daha az kapsül reaksiyonuna neden olduğu tespit edilmiştir. Trafik kazaları veya delici yaralanmalar nedeniyle protezin yırtılması ve protez içeriğinin dokuların arasına sızdığı durumlarda, serum vücut tarafından emildiği için serumlu protezlerin avantajı söz konusudur. Ancak, çoğu zaman serumun dışarı kaçmasıyla protezin dolayısıyla memenin tekrar küçülmesi sık görülen bir durumdur.Gerek görünüm gerekse dokunulduğunda doğal durmaması gibi dezavantajları vardır. Silikon jel dolu protezlerde ise, yapım hatası olmadığı sürece protez içeriğinin sızması sözkonusu değildir ve bize göre çok daha doğal görünmekte, uzun dönem sonuçları daha iyi olmaktadır.

Damla silikon daha mı iyidir?

Hastaların bazıları bize ‘damla silikon taktırmak istiyorum’ şeklinde gelirler. Ancak protez tipinin seçimi tamamen meme tipine göre doktorunuzun belirleyeceği bir durumdur. Uygun hastalarda kullanımı iyi sonuçlar verebilir. Ancak damla protez en iyisidir, en doğal görüntü sağlar şeklinde bir şey söylemek doğru değildir.

Silikon kansere neden olur mu?

Silikon protezlerin kansere ve bağ dokusu hastalıklarına neden olduğu yönünde iddialar ortaya atılmıştır. Ancak uzun süreden beri yapılan araştırmalar sonunda bu iddiayı destekleyen bilimsel bir bulguya rastlanmamıştır.

Silikon taktırırsam emzirebilir miyim, hamile kaldığımda çıkartmam gerekir mi?

Silikon protezler meme altı ya da kas altı bölgeye konur. Her iki bölgede de meme bezleri ve kanalları ile ilişkisi olmadığı gibi giriş yerinin meme altı, meme başı çevresi ya da koltuk altı bölgeden olması da emzirmeyi etkilemez , hamile kaldığınızda çıkarılması gerekmez.

Göğüslerimin silikonlu olduğu belli olur mu?

İyi bir cerrahi teknikle ve uygun büyüklükte konulmuş protez, dışarıdan gözle veya dokunma ile anlaşılamaz. Protezin belli oluyor olması; ya uygun olmayan bir ebatta konduğunu, ya uygun olmayan bir konumda olduğunu ya da kapsüler reaksiyon olduğunu gösterir. Kapsüler reaksiyonun üç aşaması vardır.1. hasta dokunmakla protezi hisseder, 2.doktor dokunmakla protezi hisseder, 3. dışarıdan bakıldığında protez belli olur.

Protezlerimi 10 yıl sonra yenisi ile değiştirmem gerekir mi?

Teorik olarak silikon protezlerin kullanım süresi ömür boyudur ve siz istemedikçe veya sorun yaşamadıkça çıkartılması veya değiştirilmesi gerekmez.

Silikonlar patlayabilir mi?

Silikon protezler üzerinden kamyon geçse patlamayacak kadar çok esnek ve sağlamdır. Kesici ve delici olmayan hiçbir darbe veya kuvvetle patlaması mümkün değildir. Yüksek irtifa uçak yolculuklarından, derin deniz dalışlarından veya basınç odası tedavilerinden etkilenmez.

Meme muayenesi veya mamografi gibi tetkikleri engeller mi?

Silikon protezler, memede yapılacak hiçbir muayene ve tetkike engel olmaz, sadece incelemeyi yapan doktorunuzun haberdar olması gerekir.

Mememde his kaybı olur mu?

Uygun teknik ve yerleşim planı ile yapılmış ameliyatlarda silikon protezin kalıcı his kaybı yapması söz konusu değildir. Ancak tüm ameliyatlarda olduğu gibi kesi bölgesi çevresinde geçici bir his kaybı olacaktır. Genellikle 3 ay içinde his normale dönecektir.

13 Şubat 2008 Çarşamba

Rahim Ağzı Kanseri Aşısı!

HPV (rahim ağzı kanseri) aşısı

Son günlerde gerek ülkemizde gerekse dünyada sağlık ile ilgili gündemi en fazla meşgul eden konuların başında "Rahim ağzı kanserinin aşısı" bulundu şeklinde haberler geliyor. Topluma rahim ağzı kanseri aşısı olarak lanse edilen ilaç aslında Human Papilloma Virus (HPV) adı verilen mikroorganizmaya karşı geliştirilmiş olan bir aşı. HPV'nin önemi ise neredeyse serviks kanserlerinin tamamından sorumlu etken olmasıdır.

HPV nedir?

Human papilloma virus 100'den fazla değişik türü bulunan ve bazı türleri cinsel yolla bulaşarak hem kadın hem de erkeklerde genital siğiller başta olmak üzere rahim ağzı, penis, anüs, nazofarinks (boğaz) gibi bazı vücut bölgelerinde kansere neden olabilen bir virüsdur. En sık neden olduğu kanser serviks kanseri olup diğer kanser türleri çok daha nadir görülmektedir. Genital bölgede enfeksiyona neden olan 40'a yakın tipi arasında bazıları kansere neden olma potansiyeli açısından yüksek risk taşımaktadır. Yüksek riskli gruptan HPV tip 16 ve tip 18 serviks kanserlerinin yaklaşık %70'inden sorumludur. Kanser açısından düşük riskli grupta yer alan HPV tip 6 ve tip 11 ise genital siğillerin %90'ının ardında yatan nedendir. HPV enfeksiyonları hemen hiçbir zaman belirti vermezler, bir şikayete neden olmazlar ve sadece rutin tarama testlerinde saptanırlar.
Bir kadında HPV virusu olup olmadığı, ve eğer varsa hangi tipin olduğu vajinadan alınacak salgı örneğinin incelenmesi ile saptanabilmektedir.

Serviks kanseri?

Rahimin (uterus) vajinadaki boyun kısmı olan servikse ait kanserler her yıl dünyada pekçok kadının hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Sadece Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl 10.000 yeni serviks kanseri olgusu tanı almakta ve 3700 kadın bu nedenden dolayı yaşamını yitirmektedir. ABD gibi gelişmiş bir ülkede bile sayıların bu derece yüksek olması gelişmekte olan ülkelerdeki durumun vahametini gözler önüne sermektedir. Gelişmekte olan pekçok ülkede serviks kanseri kadınlarda ölüme neden olan kanserler arasında birinci ya da ikinci sırada yer almaktadır. Serviks kanserinin bilinen tek nedeni yüksek riskli HPV'dir. Yani bir başka deyişle serviks kanseri cinsel yolla bulaşan bir hastalık, bir virüs enfeksiyonudur. Bukadar kolay bulaşması ve bu kadar öldürücü olmasına karşın serviks kanseri önlenebilir bir hastalıktır. Önlemenin en etkin yolu ise pap smear adı verilen tarama testidir. Her sağlıklı kadının doktorunun uygun gördüğü zaman aralıklarında bu testi yaptırması gerekir.

HPV aşısı nedir?

Dünyada ciddi bir sağlık sorunu olan ve cinselliğin daha serbestçe yaşanması ile giderek artan sıklıkta karşılaştığımız HPV enfeksiyonları ile mücadele konusundaki çalışmalar 1990'lı yılların erken dönemlerinde başladı. Bu enfeksiyonları etkin bir şekilde engelleyebilecek bir aşının geliştirilebilmesi ise 2000'li yılları buldu. Tüm dünyada 10.000'den fazla kadın üzerinde yapılan çalışmaların sonucunda HPV aşısı 2006 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesinin (FDA) onayı ile Amerika da kullanıma sunuldu.Bunu daha sonra Avrupa'nın bazı ülkeleri ile Avusturalya takip etti. Ülkemizde ise Nisan 2007 yılından itibaren kullanımda bulunmaktadır. Halihazırda iki ayrı firma tarafından üretilen 2 değişik aşı kullanılmaktadır.
Tüm dünyada rahim ağzı kanserinin çaresiymiş gibi lanse edilen HPV aşısı aslında HPV'nin 4 türüne karşı koruma sağlayan bir preparattır. Ülkemizde de tüm dünyadaki adı olan Gardasil ticari ismi ile satılan aşı HPV'nin serviks kanserinin %70'inden sorumlu olan Tip 16 ve 18 ile, genital siğillerin %90'ından sorumlu olan tip 6 ve 11'e karşı geliştirilmiş bir aşıdır.
HPV aşısı koruyucu bir aşı olup tedavi edici özelliği yoktur. Yani aşı daha önceden Tip 6,11,16 ve 18 HPV ile karşılaşmış kişilerde hastalığı tedavi edici özelliğe sahip değilidir. Bu viruslerle karşılaşmadan önce yapıldığında ise koruyuculuğu %100'e yaklaşmaktadır.

HPV aşısı kimlere yapılmalıdır?

FDA HPV aşısının daha önceden bu virusler ile karşılaşmamış 9-26 yaş arasındaki tüm kadınlara yapılmasını önermektedir. Daha ileri yaştaki kadınlar üzerinde denemeler yapılmadığından ve elde yeterli veri olmadığından şimdilik 26 yaş üzeri kadınlara uygulanması önerilmemektedir. İdeali cinsel yaşantı başlamadan aşı programının tamamlanmasıdır. Erkekler üzerindeki etkileri tam olarak bilinmediğinden pekçok ülkede erkek çocuklara uygulanması önerilmemekle birlikte Avustralyada erkek çocuklar için de aşı programına dahil edilmiştir. Amerika'nın bazı eyaletlerinde ise rutin aşı programı içine dahil edilmiştir. Örneğin Texas eyaletinde Eylül 2008 tarihinden başlayarak 6. sınıftaki tüm kız çocukların aşılanması zorunlu hale gelmiştir.

HPV aşısı nasıl uygulanır?

HPV aşısı 6 ay içinde toplam 3 seferlik enjeksiyonlar şeklinde uygulanır. İlk dozu takiben 2 ay sonra ikinci doz 6 ay sonra ise son doz uygulanır. Uygulama yerinde nadiren ağrı, şişlik, kızarıklık görülebilir. Bazı hastalarda halsizlik, yorgunluk ya da bulantıya yol açabilmektedir. Aşı yapılmadan önce vajinadan alınacak örnekte HPV tiplemesi yapılmalıdır. Daha önceden cinsel yaşantısı olmayanlarda ve çocuklarda tipleme yapılmasına gerek yoktur.

HPV aşısının etkisi ne kadar sürer?

Bu konuda kesin bir bilgi yoktur Yapılan çalışmalar 5 yıllık koruyuculuğun tam olduğunu göstermektedir. Etkinin 5 yıldan uzun sürüp sürmediği ve 5 yıl sonunda ek doza gerek olup olmadığı zaman içinde yapılacak çalışmalar sonrasında ortaya konacaktır.

HPV aşısı yıllık PAP smear ilişkisi nedir?

Aşı şimdilik sadece bazı HPV türlerine karşı etkili olduğundan serviks kanserini kesin olarak engellemektedir. Dolayısı ile aşı olan kişilerin yıllık smear kontrollerine devam etmeleri gerekmektedir.

HPV enfeksiyonu olan kişiler aşı olabilir mi ?

Smear kontrollerinde değişim saptanan kadınlarda HPV tiplemesi yapılması önemlidir. Tipleme sonucu HPV tip 6,11,16 ve 18'den herhangi birisi saptanmadı ise bu kadınların aşı olması yararlıdır. HPV tip 6,11,16 ve 18 pozitif olan kadınlarda aşının etkinliği konusunda yeterli veri yoktur.

HPV aşısı gebelerde yapılabilir mi ?

Aşının gebe kadınlarda ve bebeklerindeki etkileri konusunda yeterli veri yoktur. Eldeki sınırlı veri herhangi olumsuz bir etkiyi işaret etmemekle birlikte gebe kadınlarda HPV aşısı önerilmemektedir. Aşı programına başladıktan sonra hamile kalan kadınlar 3 doz tamamlamak için doğum sonrasını beklemelidirler. Öte yandan bu kadınlarda sadece aşı nedeni ile gebeliğin kürtaj ile sonlandırılması da önerilmez.

HPV aşısı sonrası korunmasız ilişki serbest midir?

HPV aşısı sadece ilgili virüslerin neden olduğu durumlara karşı koruma sağlar. AIDS, herpes, bel soğukluğu, Hepatit B gibi diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Bu hastalıklardan korunmanın tek ve en etkili yolu prezervatifdir.

HPV aşısının ücreti nedir?

Aşının üretildiği Amerika Birleşik Devletlerinde 3 dozun toplam maliyeti 360 dolar civarındadır. Bu fiyat bugüne kadar üretilmiş aşılar arasında en pahalılarından birisidir. PAP smear tarama programının yaygın kullanılamadığı geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkeler arasında kadınlarda görülen kanserler arasında serviks kanserinin birinci ya da ikinci sırada olduğu göz önüne alındığında aşının asıl hedef kitlesinin bu ülkeler olması gerekir. Oysa fiyatın yüksekliği aşının bu ülkelerdeki ulaşılabilirliğini ne yazık ki kısıtlamaktadır. Ümit edilen çok yakın bir gelecekte ücretinin ulaşılabilir sınırlara inmesidir. Gates vakfı başta olmak üzere bazı büyük vakıf ve hayır kurumları geri kalmış ülkelerdeki çocukların aşılanması için hatırı sayılır yardımlarda bulunmaktadırlar.
ÖZEL SALIK SİGORTALARININ BİR BÖLÜMÜ BU AŞIYI KARŞILAMAKTADIR. ÜLKEMİZDE AŞININ FİYATI 750 YTL OLUP 3 AYRI DOZ ŞEKLİNDE YAPILMAKTADIR

Sezaryen nedir?

Sezaryan ile doğum Can'ın ve sonunun, Anne'nin karnından uterusu açarak çıkartılmasıdır. Can'ın ve Anne'nin sağlığını tehdit eden her durumda ya da vajinal yolla doğumun imkansız olduğu durumlarda sezaryan yapılır.

Sezaryan ameliyatı dünyanın bildiği en eski ameliyatlardandır. Tıbbın ve teknolojinin ilerlemesiyle ameliyat tekniği çok gelişmiştir. Ameliyatların mikropsuz koşullarda yapılması, kan verilebilmesi, kuvvetli mikrop kırıcı ilaçlar, modern cerrahi malzeme ve genel anestezi vermeden belden yapılan uyuşturma sayesinde ameliyatın tehlikesi çok azalmış, nerdeyse normal doğum kadar tehlikesiz olmuştur.Normal koşullarda ameliyat 45 dakika kadar sürer. Can ameliyat başladıktan yaklaşık 10 dakika sonra çıkarılır. Sonra kesilen katlar dikilir. Can'a ulaşmak için ciltten başlayarak 8 kat tabaka kesilmekte ve sonra dikilmektedir.

Bu tabakalar sırasıyla...
Cilt,-Cilt altı yağ dokusu...
- Kasların koruyucu kılıfı...
- Kas tabakası...
- Karın iç zarı...
- Uterus zarı...
- Uterus kası...
- Amnion zarı...

Sezaryen oranı neden artıyor?

Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde sezaryen ile doğan bebek oranı hızla artmaktadır. Bugün birçok gelişmiş ülkede sezaryen oranı %20-25 arasında seyretmektedir. Yani her 4 veya 5 bebekten biri artık sezaryen ile doğmaktadır. Halbuki oran 1970 de %5.5, 1980 de ise %16.5 idi. Bu da sezaryenin birçok hekim ve aile tarafından yaygın bir şekilde benimsendiğinin göstergesidir.
Sezaryen oranının artışında bir başka neden hekimlerin eğitimlerindeki değişikliklerdir. Örneğin eskiden Can'ın ters gelişlerinde vajinal doğum daha çok uygulanan bir doğum şekli idi. Böyle olunca eğitim gören hekimler vajinal yoldan ters doğumları yapmakta ustalaşırdı. Ama yavaş yavaş sezaryen oranı arttıkça vajinal yoldan doğan Can sayısı azaldı. Uzmanlık eğitimi gören hekimler ters gelen bebeklerin vajinal doğumunu öğrenemeden uzman olmaya başladılar. Bu durumda bugün nerede ise hemen her ters doğum sezaryen ile doğurtulmaya başlandı.Aynı eğilim forseps doğum içinde geçerli oldu. Forsepsi eline bile almadan uzmanlık eğitimini tamamlayan bir hekim doğal olarak her zorlu doğumda sezaryen ile doğuma yöneldi.Artan her sezaryen sayısı daha sonraki doğumlarında sezaryen ile olmasına neden olur.Yani sezaryen sayısının artışı bir kötü daire şeklinde çalışır durur. Bu kötü daireyi kırmak için son yıllarda daha önce sezaryen ile doğum yapmış Anneleri daha sonraki doğumlarında vajinal yolla doğurtmak eğilimi artmaktadır.

Aileler sezaryanı neden benimsiyor?

Çağdaş aileler günümüzde küçük kalmak istiyor. En fazla iki çocuk düşünüyor. Bu nedenle daha garanti gördükleri sezaryeni tercih ediyor. ikinci operasyon esnasında da tüplerini bağlatarak bir daha gebe kalma korkusundan kurtulmuş oluyorlar.
Sosyoekonomik koşulları iyi olan aileler sezaryeni daha fazla tercih ediyorlar. Çünkü bu ailelerin özel hastanelerde, özel hekimlerle doğum yapma şansları fazla. Tercihlerini daha iyi belirliyorlar. Ekonomik koşulları kötü olan aileler ise devlet ya da sigorta hastanelerinde doğum yapıyorlar. Bu hastanelerde çok gerekmedikçe sezaryene fazla başvurulmuyor. Bu eğilim sadece Ülkemizde değil, dünyada da böyle.
Bu nedenle özel hastanelerde sezaryen oranı kat kat fazladır. 30 yaşın üstündeki Annelerde ve yüksek öğrenim görmüş Annelerde sezaryen tercihi çok daha fazladır

Sezaryenin üstünlükleri...

Birçok durumda sezaryen ile doğum tercih edilir. Bugün gelişmiş ülkelerde her 4 doğumdan biri sezaryan ile olmaktadır. Bunun nedenleri şunlardır.
Sezaryen tehlikesiz bir doğum şekli haline gelmiştir. Normal doğum sırasında Can uzun süreler oksijensiz kalır. Sancılar sırasında olan bu durum uzun sürerse Can'da bazı hasarlar olabilir. Sezaryende böyle bir tehlike yoktur. Normal doğum sırasında ıkınmalara ve zorlanmalara bağlı olarak rahim ve idrar kesesi sarkmaları olur. Uterus ağzı yırtıklara bağlı akıntı şikayetleri olabilir. Rahim ağzının genişlemesine bağlı olarak cinsel ilişkide eski zevk kalmayabilir. Sezaryen ile bu sakıncalar ortadan kalkmıştır.
Çoğu zaman normal doğum sonrası çekilen sıkıntılar sezaryen’e göre daha fazla olur. Epizyotomi dikişleri şişer, mikrop kapabilir. Anne otururken ve dışkılarken şiddetli sancı yapabilir. Dikişler iltihap kaparsa epizyotomi kesisi açılabilir ve aylarca süren sıkıntılar doğurur.Sezaryen esnasında uterus veya yumurtalıklarda mevcut Miyom, kist gibi oluşumları çıkarma şansı doğar, Anne ikinci bir ameliyat olasılığından kurtulur.

Sezaryen ile daha zeki bebekler...

Ancak sezaryen ile doğumun en büyük amacı doğacak çocukların zeka ve akıl yönünden geri kalmamasını sağlamaktır. Can anne karnında uterus içinde bulunmaktadır. Can Anne'ye göbek kordonu ve plasenta aracılığıyla bağlıdır. Doğum eylemi başladıktan sonra sancılar sırasında göbek kordonu sıkışabilir ve bebeğe giden kan ve oksijen miktarı azalabilir. Bu durumda Can'ın beynindeki hücreler ölmeye başlar. Bu olay zamanında farkedilmeyip gerekli önlem alınmazsa bebek tüm ömrü boyunca sakat ya da geri zekalı olabilir. Bu geri zekalılık çoğu zaman farkedilmeyecek kadar hafif olur. Ancak çocuk büyüyüp okula gitmeye başladıktan sonra zeka eksikliği belirmeye başlar. Derslerde, okullara giriş sınavlarında başarı gösteremez.

Sezaryanın riskleri...

Her şeye rağmen sezaryen bir operasyondur. Karın açılmaktadır. Karın içi iltihaplanma riski her zaman vardır. Dikişlerde, cilt altında kanama ve iltihap ile karşılaşılabilir.
Sezaryen ile kan kaybı normal doğuma göre daha fazladır. 2. veya 3. kez yapılan sezaryenler 1. lere göre daha risklidir. Çünkü ilk sezaryenden yapışıklıklar kalmıştır. Idrar kesesi yukarı kaymış olabilir. Idrar kesesinin veya idrar yollarının zedelenme riski vardır.
Sezaryen sonrası dikiş bölgesindeki sancılar 3-4 gün devam eder ve Anne'nin hareketlerini ve emzirmesini güçleştirir. Genel anestezi ile yapılan sezaryenlerde anesteziye bağlı sıkıntılar olabilir. Bu şekilde sezaryen ile doğum yapanlarda Anne ölüm oranı vajinal doğuma göre 3-4 kat fazladır.

NEDEN SEZARYEN İLE DOĞUM?

Baş-Çatı uyumsuzluğu...
En sık sezaryen nedeni Can'ın başı ile Anne'nin kemik çatısının birbirine uymamasıdır. Ya Can'ın başı çok büyük olmakta ya da Anne'nin kemik çatısı ileri derecede dar olmaktadır. Ya da baş ile çatı birbirine uyar büyüklüktedir. Ancak başın kemik çatıya oturuş şekli başın çatıdan geçişini engeller.
Bazen doğum ilerler. Baş iyice kemik çatının içine yerleşir. Ama pozisyonu ters oturur. Bir türlü son hareketi yapıp dışarı çıkamaz. Bu durumda sancılar ne kadar güçlü olursa olsun Can'ın başı belli bir noktadan ileri geçemez. Sezaryen yapılmadığı takdirde hem Anne'nin hem de Can'ın yaşamı tehlikeye girer. Hamilelik sırasında yapılan kontrollerde bu uyuşmazlığı önceden saptayabilmekteyiz. Böylece gereksiz sancı çektirmeden planlı sezaryen ile doğum yaptırmaktayız.

- Can Sıkıntı da...
Ikinci sık neden Can'ın sancılar başladıktan sonra sıkıntıya girmesidir. Bu durum Can için bir çeşit nefes darlığıdır. Bu durum daha çok gelişmesi geri kalmış ve Anne karnında iyi beslenememiş Can'larda görülür. Ayrıca doğum gününün geçmesi, kordonun Can boynuna dolanması, ya da düğümlenmesi bu sıkıntıya neden olabilir. Bu durumun oluşabileceği düzgün ve dikkatli yapılan kontrollerle anlaşılabilir ve uygun zamanda Anne'yi normal doğuma bırakmadan sezaryanla doğurtmak gerekir. Gelişme geriliği olan, yeteri kadar Anne karnında beslenememiş Can'ların eylem sırasında sıkıntıya girme oranı yüksektir. Bu nedenle belirgin gelişme geriliği olan Canları fazla sıkıntıya sokmadan sezaryenle doğurtmak en uygun yol olur.
Bazen Can sağlıklıdır ve doğum normal ilerlemektedir. Ama bir süre sonra Can'ın sıkıntıya girmeye başladığını gösteren belirtiler ortaya çıkar. Kalp sesleri bozulmaya, Can'ın dışkısı suyun içinde gözükmeye başlar. Bu durumda ya kordon sıkışmıştır, ya da plasentada ayrılmalar olmaktadır. Kordonu kısa olan Can, aşağı doğru hareket edince sıkıntıya girer. Böyle durumlarda doğum yakınsa Anne'ye oksijen vererek, pozisyonun değiştirerek ve doğuma aktif olarak yardım ederek vajinal yoldan doğurtma şansı değerlendirilebilir. Ama Anne uzun sürecek bir doğum sürecinin başında ise sezaryen yeğlenmelidir.

Kanamalar...
Üçüncü önemli sezaryen nedeni kanamadır. Eğer Can'ın sonu önde yerleşmişse ya da doğum bitmeden son ayrılmaya başlamışsa çok şiddetli kanamalar olur. Düzenli kontrole gelen Annelerde bu tehlikeler önceden farkedilebilir ve zamanında sezaryen yapılarak hiç bir tehlike yaşamadan hamilelik sonlandırılır. Yüksek tansiyonu olan veya son aylarda tansiyonu yükselmiş hamilelilerde son ayrılma riski daha fazladır.

Ters Duruşlar...
Dördüncü önemli neden Can'ın uterusta ters ya da yan durmasıdır. 100 hamilelikten %95'inde en geç son ayda Can'ın başı aşağı doğru dönerek kemik çatıya yerleşir. 100 hamileden 5'inde ise Can bu dönüşü yapamaz ve poposuyla kemik çatıya yerleşir. Burada ters geliş söz konusudur.
Doğum eylemi sırasında baş önden ise doğum yolunu açar. Başın geçtiği her yerden gövde rahatlıkla geçer. Çünkü gövde başa göre daha esnektir. Bu nedenle popo önde giderken doğum yavaş ilerler. Poponun geçtiği yerden baş geçemeyebilir.
Ters gelişte vajinal yoldan doğum yaptırmaya çalışmak, Can'ın geleceği ile kumar oynamaktır. Doğumun son anına kadar neler olacağı bilinemez. Can'ın vücudu doğup kafası içeride sıkışabilir. Can canlı bile doğsa ileride bir çok sakatlıklar ortaya çıkabilir. Onun için ters gelişlerde doğum sancılarını beklemeden sezaryen yapmak en uygunudur.

Diğer nedenler...
Can'ın çok iri olması, Anne'ye ait şeker, tansiyon gibi hastalıklar, sonun önde gelmesi, ikiz hamilelikler, erken doğumlar sayılabilir.

Eski Sezaryenliler...
Bu konudaki genel eğilim daha önce sezaryenle doğum yapmış Anneleri yine sezaryenle doğurtmaktır. Öncelikle ilk doğumda sezaryene yol açan neden sürüyorsa sezaryen kararı verilir. Bu neden ortadan kalkmış olsa bile eski dikiş yerlerinin zorlanmasından ve açılmasından korkulur. Bu nedenle yerleşmiş bir deyiş vardır."Bir kez sezaryen, daima sezaryen". Ancak bu yaklaşım son yıllarda değişmiştir. Gelişmiş ülkelerde sezaryenle doğumun maliyeti normal doğuma oranla çok fazladır. Bu nedenle özellikle özel sağlık sigortası yapan şirketlerin de zorlamasıyla daha önce sezaryenle doğum yapmış Annelere ikinci hamileliklerinde vajinal doğum denenmesi yaygınlaşmaktadır.
Son yıllarda ABD'de eski sezaryenlilerin %60 a yakını vajinal yoldan doğurtulmaya başlanmıştır. Iyi seçilmiş olgularda vajinal doğum şansı oldukça yüksektir. O korkulan rahim yırtılmasının görülme sıklığı da fazla değildir. Ancak ülkemizin koşulları henüz bu yaklaşımın çok uzağındadır. Çünkü bu hamilelerde doğum eyleminin çok dikkatli izlenmesi gerekirci bu özel hastanelerde bile mümkün değildir. Ayrıca Ülkemizde hastalara kendilerine yapılan işlemleri anlatan epikriz dediğimiz tıbbi raporun verilmesi yaygın değildir. Bu durumda ilk sezaryenin gerekçeleri bilinemez. Uterusa yapılan kesinin yeri önemlidir. Eğer kesi biraz yukarıdan yapılmış ise vajinal doğum sırasında yırtılma riski aşağıdan yapılmış kesilere göre daha fazladır.

İsteğe Bağlı Sezaryen...
Hiçbir tıbbi gereklilik yokken isteğe bağlı sezaryen yapılması ne kadar doğrudur? Bu oldukça tartışmalı bir konudur. Bazı hekimler keyfi sezaryene karşıdır. Gerekmedikçe sezaryen yapmazlar. Ama çoğu hekim keyfi sezaryeni benimsemiştir. Bana göre de bir ailenin sezaryen tercih etme hakkı olmalıdır. Bir kişi vücuduna ne gibi girişimlerde bulunulabileceği hakkında karar verebilir. Annede normal doğum yerine sezaryeni yeğleyebilir

Epidural anestezi ile sezaryen,
1) Anne uyumadığı için Can'ını çıktığı anda görebilir.
2) Uyuşturucu verilmediği için Can çok sağlıklı doğar.
3) Genel anestezide Can'ın az ilaç alması için çok hızlı çıkarılması gerekir. Bu nedenle kan kaybı fazla olur, dokular daha fazla zedelenir. Oysa epidural anestezide aceleye gerek yoktur. Böylece ameliyat sonrası iyileşme daha çabuk olur.
4) Genel anestezi alındığında, alınan gazlara bağlı olarak Can çıktıktan sonra uterus iyi kasılamaz ve kan kaybı fazla olur. Epidural anestezide ise böyle bir risk yoktur.5) Ameliyat sonrası ağrı duyulmaz. Çünkü sadece kesilen yerler uyuşmuştur. Gaz sancısı oluşmaz.

Sezaryen sonrası neden yine sezaryen?

Sezaryen ne kadar usulune uygun olarak gerçekleşirse gerçekleşsin her seferinde uterusta bir "yara izi" bırakır. Bu yara izi de ne kadar iyileşirse iyileşsin, yeni bir gebelikte uterus yeniden büyümeye başladığında ve doğum eyleminde ortaya çıkan kasılmaların etkisiyle ortaya çıkan gerginlik nedeniyle açılmaya ve ileri durumlarda yırtılmaya eğilim gösterir. Bu açılma eğilimi özellikle önceki sezaryendeki uterus kesisi (cilt kesisiyle karıştırılmamalıdır) "klasik" yani dikey olanlarda yüksektir. Ancak günümüzde sezaryenlerin önemli bir kısmı "alt segment yatay kesi" adı verilen uterus kesisiyle uygulanmaktadır. Alt segment yatay kesi iyileştiğinde yeni bir gebelik ve doğum eyleminde bu tür kesiler çok daha az gerilir ve açılma ve yırtılma olasılıkları çok daha düşüktür. Bu kesileri tekrar inceleyin: Bu nedenle özellikle daha önceki kesi hakkında bilgi sahibi olmayanlarda veya klasik kesisi olanlarda sezaryen sonrası yine sezaryen uygulanması doğru bir yaklaşımdır.

Daha önce sezaryenle doğum yapmış bir anne adayında bu neden pelvis ("çatı") darlığı gibi yeni gebelikte de devam eden bir olaysa, zaten aynı neden devam etmektedir. Bu nedenle bariz pelvis darlığı olan bir anne adayı tüm doğumlarını sezaryenle gerçekleştirme durumundadır. Ancak şu da bilinmelidir ki, bariz pelvis darlığı gerçekte çok sık rastlanan bir durum değildir.

Bir anne adayının geçirmiş olduğu sezaryen sayısı arttıkça artan riskler nelerdir?

Sezaryen sayısı arttıkça uterusa yapılan kesi sayısı artar ve oluşan nedbe dokusu yeni bir gebelikte gerilerek açılmaya ve yırtılmaya daha da duyarlı hale gelir. Sayı arttıkça ameliyata bağlı, ameliyatın doğal sonucu olarak karın içinde ortaya çıkan yapışıklıklar artar. Bu yapışıklıklar yeni bir ameliyatta uterusa ulaşılmasını zorlaştırabilir ve/veya uterusa ulaşılmaya çalışılırken mesane gibi komşu organların zedelenmesine neden olabilir. Sayı arttıkça doğası gereği uterus kesisi yakınlarında yerleşim göstermeyi "seven" plasentanın doğum kanalına yakın ve hatta bu kanalı kapatacak şekilde yerleşme olasılığı artar. Placenta previa adı verilen bu durum, plasenta dokusu uterusun kas liflerinin içinde yerleştiği durumda (accreata-"akreata" okunur) daha da karmaşık bir hal alır ve cerrahi işlemin seyrini zorlaştırabilir ve oldukça komplike hale sokabilir.

Bir kadın maksimum kaç kez sezaryen olabilir?

Yukarıda bahsedilen riskler daha önceden bir kez sezaryenle doğum yapmış bir kadının yeni bir gebelik ve doğum eyleminde nispeten az ortaya çıkarlar. Ancak özellikle ikinci sezaryen sonrasında üçüncü bir sezaryen uygulanan kadınlarda yukarıda bahsedilen risklerin sayısı sezaryen sayısı arttıkça eksponansiyel ("sayı arttıkça her artışta daha da hızlı artan" bir şekilde) artış gösterir. Ortadoğu ülkeleri gibi çocuk sayısının özellikle "önemli" olduğu ülkelerde kadınlara 8 adet sezaryene kadar uygulandığı literatürde görülmektedir. Yine de bir kadın için olan mantıklı olanı ideal olarak iki, maksimum üç sezaryenle ailesini tamamlamasıdır.

11 Şubat 2008 Pazartesi

İlizarov Yöntemi!

İlizarov Yöntemi Nedir?

İlizarov metodu, kemiğin ince teller ve çemberlerle tesbit edildiğ bir sistemdir.Bu yöntem kemik kayıplarını yerine koyma ve deformite (eğri) kemikleri düzeltme ve uzatmada kullanılır. Bu girişimler, doğumsal hastalık, kemik kayıpları veya travmalar sonrası gelişen kol ve bacak eşitsizlikleri olan çocuk yada erişkin hastalara (3-70 yaş arası) uygulanabilir. Bu işlemde cerrahi girişimle kemik kesilerek tedrici olarak uzatılır ve uzatma bölgesinde yeni kemik oluşumu (osteogenezis) gözlenir. Bu şekilde kemik kendi uzunluğunun % 15 ila 100'ü arasında uzatılabilir.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı'nda monolateral (tek taraflı ) ve sirküler ( çemberler) eksternal fiksatörlerle, ekstremite uzatmayla birlikte açısal deformiteler de (eğrilikler ) düzeltilmektedir. Böylece daha önce tedavi alternatifi olmayan hastalara tedavi fırsatı sağlanmaktadır.

EKSTREMİTE UZATMA METODU AŞAMALARI

1. AŞAMA: KONSÜLTASYON ve İLK DEĞERLENDİRME
Tedavi için başvuran hastalara gerekli muayene yapılır. Uygun röntgenleri çekilerek gerekli testler istenir. Eğer cerrahi tedavi düşünülürse, ekip ve hasta uygun tüm tedavi alternatiflerini tartışır ve en uygun cerrahi tekniğe karar verilir.

2.AŞAMA: CERRAHİ
Ameliyat öncesi her hastaya uygun cihaz hasta üzerinde hazırlanır. Ameliyatta bu cihaz teller veya çivilerle hastanın kemiğine tespit edilir. Ameliyat birkaç santimetrelik bir veya iki alandan açılarak yapılır. Kemik kesimi yapılırken kemik ve çevre yumuşak dokulara en az zarar vermek için azami dikkat sarfedilir.

3.AŞAMA : AMELİYAT SONRASI TEDAVİ ve REHABİLİTASYON
Uzatma genellikle ameliyat sonrası 1. hafta başlatılır. Ortalama günde 1. mm. kemik uçları birbirinden ayrılır. Hastalar genellikle 3-7 gün gözetim altında kalırlar. Karmaşık vakalarda ise, daha uzun süre yatmaları gerekebilir. Rehabilitasyon, ameliyat sonrası 1. veya 2. gün başlanır. Rehabilitasyonun amacı eklem açıklığını koruyabilmek için kasları gergin tutmaktır. Ayakta durma ve ameliyatlı bacağın üzerine yük vermeye ve yürümeye ameliyat sonrası birkaç günde başlanır.
Hasta taburcu edildikten sonra, fizik tedavi programı tedavinin en önemli basamağıdır. Karmaşık vakalarda gerekirse yatırılarak da fizik tedavi uygulanabilir. Tüm hastalar okul, iş gibi günlük aktivitelere devam etmeleri için teşvik edilir. Cihaz ile yürüme ve duş almaya da (dezenfektan maddelerle) izin verilir.

4.AŞAMA : KEMİK SERTLEŞMESİ
Ekstremite gerekli uzunluk ve düzgünlüğe erişince herhangi bir ayarlama yapılmaz. Oluşan yeni kemiğin yeterli güce eriştiğine karar verildiğinde lokal veya genel anesteziyle cihaz çıkartılır. Koruma amacıyla 1 veya 2 aylık bir alçı ya da ortez (plastik breys ) uygulaması yapılır.

Boy uzatma yöntemini ne kadar?

Normalin alt sınırında boyu olanlarda boy uzatma işlemi daha çok kozmetik amaçla yapılır ve sağlık sigortaları tarafından karşılanmaz. Bu yüzden bütün masraflar hasta tarafından karşılanmaktadır. Muayene, cerrahi, anestezi, röntgen, hastane masrafları ve fizik tedavi için ortalama masraflar için bir tahminde bulunabiliriz. Ödemenin ameliyat öncesi yapılması istenir. Ek olarak bir komplikasyon gelişip cerrahi gerektiğinde bu beklenmeyen masrafta hasta tarafından karşılanmaktadır.

Boy uzatma yöntemine kimler başvurabilir?

Boy kısalığı için uzatma tartışmalı bir konudur. Günümüzde kozmetik nedenlerle de yapılmasına rağmen bu işlem yüz gerdirme, göğüs büyütme veya rinoplasti gibi estetik girişimlerle aynı boyutta değerlendirilmemelidir. Fonksiyonel olarak normal olan birinde bu büyük bir cerrahi girişimdir.
Normal fonksiyonun kaybedilmesi, kronik ağrı, kalıcı ve tedavi edilemeyen beklenmedik ciddi bir komplikasyon (ayak bileği eklem sertliği veya sinir hasarı) gelişmesi en çok korkulanların başındadır.
Bu ameliyatın kozmetik nedenlerle yaptırıldığı düşünülmesine rağmen bunu yaptırmak isteyenlerin büyük bölümünün psikolojik nedenlerle başvurduğudur. Bu kesinlikle kişinin beden imajı ile ilgilidir. Belirli bir boy biri tarafından normal olarak algılanırken bir diğeri açısından bir stres kaynağı oluşturabilmektedir. Boy kısalığı kompleksinin gerçek ve geçerli bir durum olduğu kabul edilmektedir.
Bu ameliyatı yapmayı rahatlıkla önerebililinecek hastalarda üst boy sınırının ne olması ile ilgili kesin bir karar alınamaz. Mevcut boyundan bağımsız olarak boy kısalığı şikayeti ile başvuran hastalarda bulunmaktadır.
Örnek olarak; 182 cm boyunda erkek bir hasta boyunu uzattırmak istediğini söylüyor. Hepsi uzun boylulardan oluşan bir arkadaş grubu içindeki en kısa kişi olmanın getirdiği stresle bu yönteme bilinçsizce başvurmuştur. Benzer şekilde yine bir kadın 170 cm boyunda olmasına rağmen boy kısalığı şikayeti ile boyunu uzatmak istemektedir. Bu iki örnekteki boylar kısa sınıfına bile girmemektedir.

Bu yüzden erkeklerde 166cm ve kadınlarda 153cm'i uzatma yapılabilecek alt boy sınırları olarak kabul edilmektedir. Bu kriterler zamanla ve teknolojinin gelişmesi ile değişebilir.

Daha Detaylı Bilgi Almak için:
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmotoloji Ana Bilim Dalı
Tel : (0212) 414 2000 / 31408
(0212) 635 1235 / 141
(0212) 531 2122
mail:info@ilizarov.com

10 Şubat 2008 Pazar

Burun Estetiği!

Burun pek çok işlevi ve anlamı olan bir organdır. Bu yüzden, burnundan rahatsızlığı olan hastaların ameliyat olmadan önce dikkatli bir biçimde incelenmesi gerekir.Yüzün en dikkat çekici unsuru olması sebebiyle estetikte kadınların da, erkeklerin de dünyada en çok başvurduğu operasyon burun operasyonudur. Türkiye'de yapılan estetik operasyonlarda burun estetiği ameliyatları ön sıralarda yer alıyor. Bu ameliyatların nasıl yapıldığını muhtemelen pek çoğunuz biliyorsunuzdur veya burun ameliyatı geçirmiş kişilerdeki değişimi ve neticelerinin nasıl olduğunu mutlaka görmüşsünüzdür. Bazı kişiler güzellik için hiç çekinmeden defalarca bıçak altına yatarken, bazıları ise hokka gibi bir buruna sahip olmak istedikleri halde ameliyat korkusuyla estetiği sürekli erteler. Bir de “Ya ameliyattan sonra burnum istediğim gibi olmazsa” endişesi var tabii.Yalnızca 5 dakikada, istediğiniz buruna kavuşabilir, hatta hemen akşamında yemeğe çıkabilirsiniz. Nasıl mı?
Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, “Eğer burun estetiği düşünüyorsanız, ama ameliyattan korkuyorsanız, plastik cerrahi doktorunuza, burnunuzun dolgu maddesiyle düzeltilip düzeltilemeyeceğini sorun.” diyor. Ayrıca ameliyat olmayı düşünüyorsanız ve ameliyattan sonra burnunuzun nasıl bir şekil olacağını merak ediyorsanız, plastik cerrahınız size “dolgu maddesi” ile 8 aylık veya 2 senelik yeni bir burun yapabilir.

Memnun kalırsanız operasyon yaptırabilirsiniz!

Prof. Kışlaoğlu, 8 ay veya 2 senelik sürenin, kullanılan dolgu maddelerinin dayanıklılık süreleri olduğunu belirterek, bu süre sonunda dolgu maddesinin vücut tarafından emilip burnun yavaş yavaş eski şekline döneceğini ifade ediyor. Prof. Kışlaoğlu, bu süre sonunda eğer burnunuzdan memnun kaldıysanız plastik cerrahınız ameliyat ile aynı burnu yapabileceğini vurguluyor.
Ama bu seferki burnunuzun ömür boyu olduğunu söyleyen Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, dolguyla burun estetiğinin yalnızca 5-10 dakika içinde yapılabilecek bir yöntem olduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, yöntemi şöyle anlattı:
Önce hastanın burnu doktor tarafından muayene edilir. Resimleri çekilir, bilgisayarda gerekli düzeltmeler yapılır. Burun üzerine yüzeysel anestetik bir pomat sürülerek ağrı duygusu giderilir. Daha sonra burun kemiği üzerine dolgu maddesi enjekte edilir ve masaj ile burna istenilen şekil verilir.
Herhangi bir alçı ya da sargı yapılmaz, 5 dakika buz uygulaması yapılır ve kişi evine gönderilir. İsterse aynı akşam yemeğe bile gidebilir. Her türlü sosyal aktiviteye katılabilir.

Dolgu yöntemi sonrası aspirine dikkat!

Kişinin sadece aspirin kullanmaması gerekir (morluk oluşmaması için) yalnız bu yöntem her kişiye uygulanamaz kime uygulanabileceği ancak doktor muayenesi sırasında anlaşılabilir.
Bu yöntemin botox ile birlikte de kullanılabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, şunları söyledi: “Bildiğiniz gibi son iki senedir burun köküne botox enjeksiyonu ile burun ucunu kaldırmak mümkün olmaktadır. Botox tek başına kullanılabileceği gibi dolgu ile birlikte kullanılıp daha iyi sonuçlar almak mümkün olabilir. Botox’un etkisi ise 4-6 aydır. Bu süre sonunda burun tekrar orijinal haline döner. Uygulama 5 dakika içinde yapılır.”

Boy Uzatmada Son Yöntem!

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesinden dört bilim adamı, insan boyunu hem uzaktan kumanda ile hem de belirli bir ağırlık uygulayarak uzatmak için geliştirdikleri iki farklı projenin patentini almak için Avrupa Patent Ofisine başvurdu.

İlk projede boy uzatmak isteyenler için kemik içerisine çakılan çiviler, uzaktan kumanda ile her gün 1 mm boy uzatacak. Bu projede hasta, yattığı yerden boyunu uzatabilecek. Diğer projede ise günde bir kez ayağını yere sertçe vuran kişinin boyu aynı oranda uzayabilecek. Projeyle birlikte bir kişinin boyu 3.5 ay gibi kısa bir sürede 10 santimetre uzatılabilecek.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, TÜBİTAK ve DPT’den aldıkları destek sayesinde geliştirdikleri laboratuvarlarında, Bilgisayar Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Kimya Fakültesi ve bazı bölümlerle ortaklaşa projeler geliştirdiklerini anlattı.
Havıtçıoğlu, kendisiyle birlikte Doç. Dr. Önder Baran, araştırma görevlileri Bora Uzun ve Hakan Oflaz ile hem mekanik hem de şekil bellekli alaşımlardan yararlanılarak insan boyunu uzatmak için geliştirdikleri proje için Avrupa Patent Ofisine 18 Eylül 2006 tarihinde başvurduklarını, kısa süre sonra patentlerin gelmesini beklediklerini kaydetti.

Çiviye kontrol

Bacağını uzatmak isteyen kişi için önceden ne kadarlık bir uzamanın gerçekleştirileceğini tespit ettiklerini, laboratuvarlarda, kemik içerisine çakılacak çivinin ona göre tasarlandığını belirten Havıtçıoğlu, “Hastanın bacağı 4 cm kısa ise çivinin içerisine yerleştirilen özel sistemlerle o miktarda boy uzayacak. Hasta istese de bunun üzerinde bir uzama gerçekleşmeyecek” dedi.
Şekil bellekli alaşımlardan yararlanılarak insanın boyunun uzatılması projesinde, elektronik bir frekansın uzaktan kumanda ile harekete geçirilerek kemik içerisine çakılan çivinin yukarıya doğru hareketinin sağlanacağını dile getiren Havıtçıoğlu, hastaya verilecek kumandayla kendi boyunu kendisinin uzatabileceğini ifade etti. Havıtçıoğlu, çivilerin kemik kaynaması sağlandıktan sonra çıkarılabileceğini kaydetti.

Sistem kitleniyor

Geliştirilen yöntemlerin uyluk ve kaval kemiklerine monte edilebileceği bilgisini veren Havıtçıoğlu, hastanın boyunun her gün 1 milimetre uzatılabileceğini, bu yöntemlerle kısa bir sürede uyluk kemiğinin 15, kaval kemiğinin 10 cm olmak üzere toplam 25 santimetrelik bir uzamanın gerçekleştirilebileceğini bildirdi.
Havıtçıoğlu şöyle konuştu:
“Mekanik yöntemde, hasta günde bir kez bacağına aşırı yüklenme yapacak. Kemik içerisine yerleştirilen çivinin özel aksamları var. Belirli yüklenme karşısında çivi kendiliğinden uzayacak. Vücut ağırlığının ortalama 3 katı kadar bir kuvvetle yere vurulduğunda çiviler dişliler yardımıyla harekete geçiyor ve 1 milimetrelik bir uzama gerçekleşmiş oluyor. İstenen uzama sağlandığında otomatik olarak sistem kilitleniyor.
Diğer yöntemde ise belli bir frekansta bilgisayar mühendisleri tarafından yüklenen sistem, hastanın kendisi tarafından uzaktan kumandayla uygulanabiliyor. Hastaya bir şifre veriliyor, uzaktan kumandayla gönderilen frekansla sistem çalışıyor ve ne kadarlık bir uzama sisteme yüklenmişse bir günde 1 milimetrelik uzamayla istenen boya kavuşulmuş oluyor.
Bu sistemlerin diğer boy uzatma sistemlerinden en büyük farkı hem acıyı çok azaltması, hem tedavi sürecini yarı yarıya indirmesi, hem de enfeksiyonu ortadan kaldırması. Diğer yöntemlerde 10 cm’lik bir boy uzatma işlemi 7 ay sürerken, bu yöntemlerde 3.5 ay sürecek.”

Boy uzayacak

Bu yöntemlerin her isteyene uygulanmayacağına dikkati çeken Havıtçıoğlu, bacağında travma sonrasında tek bacakta kısalığı olanların, değişik nedenlerle bacağı kısa olanların ve boyu kısa olanların boyunun uzatılacağını kaydetti.Havıtçıoğlu, “Boy uzatmanın amacı estetik amaçlı değil fonksiyon amaçlı. (Benim boyum 175 bir 10 cm daha uzatıp manken olmak istiyorum) diyenlerin boyunu uzatmayı uygun görmeyiz” diye konuştu.

Aşağıdaki adres ve telefondan alabilirsiniz:
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ Cumhuriyet Bulvarı
Alsancak / İZMİR
Telefon:(0232) 412 12 12

Kızlık Zarı Diktirmek!

Dicle Üniversitesi Plastik Cerrahi Bölümü’nü kuran Doç. Dr. İbrahim Aşkar, kızlık zarı diktirmeyle ilgili olarak yaşadıklarını anlattı:

CETAD’ın yaptığı araştırma;

Türkiye’de her on kişiden birinin kızlık zarının dikilmesini önerdiğini gösteriyor. Doğu’da kızlık zarı dikilmesi yaygın mı?Evet, Doğu’da yaygın. Biz de dikiyoruz, kadın doğum uzmanları da dikiyor. İstatistiksel olarak değerlendirmek gerekiyor ama elimizde kesin rakamlar yok. Batı’da da, Doğu’da da bu konuda rakamsal düzeyde konuşmak çok zor. Çünkü tabu olduğu için bu operasyonlar çoğu zaman küçük operasyon kaydıyla kayıtlara yazılıyor, detayına girilmiyor. Bekaret; Doğu toplumunda çok çok önemli ama eskiye göre burada da bir hayli rahatlama var. Bazen gençler evlenmeden cinsellik yaşıyor ama bunu tabu olarak gördüklerinden ilişkilerini korumak adına birlikte gelip kızlık zarının dikilmesini istiyorlar. Küçük değişimlere rağmen bekaret tabusu özellikle Doğu toplumunda mutlaka koruması gereken bir adet.

18 YAŞ ALTI YASAK

Genç kızlar gelip gizli gizli kızlık zarlarını diktirmek istediklerinde bu uygulamayı yapıyor musunuz?

18 yaşın altında böyle bir şey kanunen mümkün değil. Gelenlere, 18 yaşın üzerinde olmaları gerektiğini ve en azından bir aile büyüğünün bilgisi olması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü kimseye haber vermeden gelen birine müdahale yapmak sağlıklı ve doğru değil. O yüzden en azından yanında biri mutlaka oluyor. Ayrıca işin tıbbi yönü de var; basit operasyon sayılıyor ama yine de riski vardır. Bu yüzden hastanın mutlaka müdahaleyi birine haber vermesini istiyorum. Bazen annesiyle gelenler bile oluyor.

Sizce hekim olarak bunu yapmak doğru mu? Bir hekimin ‘ben kızlık zarı dikmem’ deme hakkı var mı?

Bunu reddedecek bir doktor olduğunu zannetmiyorum. Çünkü bu operasyon aynı zamanda sosyal bir gereklilik oluyor. Ben, bana bu operasyon için başvuran kişinin hikayesini bile sormam. Çünkü genç kızın bundan rahatsız olabileceğini düşünürüm. Zaten gelirken eminim büyük zorluk çekmiştir ve bu son umududur. Tek sorduğum şey; operasyon için sorunun geçmişteki bir olay nedeniyle mi kaynaklandığı, yeni mi oluştuğudur. O kadar! Buna önem veren kişiler birbirlerine beyaz ya da pembe yalan söylüyorlar. Bence gereksiz bir yalan ama yine de toplum önem veriyorsa…

Kadın açısından zahmetli bir uygulama mı; ne kadar sürüyor, aynı gün genç kız ailesine fark ettirmeden evine dönebiliyor mu?

İki tip tekniği var. Birincisi yalnızca dikiş atılarak yapılıyor. Daraltma şeklinde oluyor ve gerdeğe girmeden üç dört gün önce yapılması gerekiyor. ‘Flep’ dediğimiz teknikle yapılanı ise daha zorlu hatta ameliyat bile gerektirebiliyor. Bir doku alarak yama yapıyoruz ve o alanı daraltıyoruz. Hastanın tercihine göre uygulanan teknik değişiyor. 20 dakika ya da 10 dakika sürüyor. İki teknik de lokal anestezi ile yapılıyor.

Dikilen kızlık zarı; genç kız ne zaman cinsel ilişki yaşarsa o zaman mı bozuluyor, yoksa birkaç ay mı dayanıyor?

Bu operasyon için gelen genç kızlarla fazla diyaloğa girmeyiz; bu tamamen onun özelidir. Ama neye ihtiyacı olduğunu öğreniyoruz. Birkaç gün sonra evlenecek mi, yoksa evlenmesi bir yıllık zaman dilimi içinde mi gerçekleşecek; ona göre anlattığım bu iki teknikten birini uyguluyoruz. Daraltmayı üç dört gün önce yaptırması gerekiyor. Öyle olunca nikahtan üç gün önce geliyorlar. Diğer ‘fleb’ dediğimiz tekniği ise birkaç yıl önce de yaptırmış olabiliyor. Onda bir problem olmuyor.

Kızlık zarı dikilince cinsel ilişki sırasında anlaşılma ihtimali var mı?

Eğer başarısız olduysa anlaşılır, onun dışında kimse anlayamaz. Kızlık zarını diktiren genç kızların en büyük korkularından biri budur. Ama fark edilmesi neredeyse mümkün değildir.

Hangi estetik sorunlar Doğu’da kadınların evlenmesine engel, evlenmek isteyen genç kızlar hangi ameliyatları yaptırmak istiyorlar?

Doğu’da özellikle köylerde evlilik yaşı çok küçük. 20 yaşına gelip evlenemediyse o zaman genç kıza zaten garip bakılıyor. Bir kız evlenme yaşını geçtiyse ve özellikle burnunda sorun varsa bazen ailesi tutuyor kolundan getiriyor. Doğu’da en legal estetik ameliyat burun ameliyatıdır. Ailenin durumu iyiyse köylerden bile genç kızlar burun operasyonu için getiriliyor. Onun dışında plastik cerrahi yapılır, boyun, göğüs ve kalça çevresindeki yanık ameliyatı yaptırırlar.

Estetik Uzmanı Cerrah Doç. Dr. İbrahim AŞKAR
www.doktoribrahimaskar.com

Cinsel Organdaki Uçuklar!




Cinsel organdaki uçuklara dikkat!

Aktif cinsel hayatı olan kadın ve erkeklerin yüzde 5'i cinsel yolla bulaşan genital herpes hastalığını taşıyor.Genital herpes (uçuk), kısaca HPV denilen kondilom (cinsel organlara yerleşen siğiller) ile birlikte bulunması halinde rahim ağzı kanserine zemin hazırlıyor. AIDS ve cinsel yolla geçen diğer hastalıkların bulaşmasını kolaylaştırıyor ve sakat doğumlara yol açabiliyor. 'Genital Herpes Taşıyıcılığı Araştırması'na göre her 100 kişiden beşi genital herpes virüsü taşıyor ve kendi hastalanmasa da başkalarına bulaştırıyor.

Virüsün kaç tipi var?

Herpes Simplex virüsünün iki tipi bulunuyor. Tip 1 dudak ve ağız içinde uçuk yaparken, tip 2 virüsler genital, anüs, kalça bölgelerine yerleşiyor, uçuk ve yara yapıyor. Belirtileri her zaman görülmese de virüs vücuda bir kez girince yok edilemiyor ve yaşam boyu kalıyor.

Kadınlar risk altında;

Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri de kondilom hastalarının yüzde 18'inde genital herpes virüsüne rastlanması. Yani bu kişiler kansere adaylar. Hastaların büyük kısmı bunun farkında bile değil. Özellikle kadınlar daha büyük risk altında. Çünkü cinsel organlarının yapısı nedeniyle genellikle tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklar onlara daha kolay bulaşıyor.

Virüs yok edilebilir mi?

Genital herpes hastalığına neden olan virüs tam olarak yok edilemiyor. Herpes, ağrı, kabarcık, halsizlik, lenf bezlerinin şişmesi gibi belirtilerle seyrediyor. Kadınlarda idrar yaparken yanma ve vajinal akıntı da olabiliyor.

Güncel tedaviler

Ancak güncel tedavilerle hastalığın belirtileri ve bulaşıcılığı önlenebiliyor. Hastalık belirtilerinin bulunduğu dönemlerde cinsel temastan kaçınmak veya tam olarak korumasa da prezervatif kullanmak gerekli.

9 Şubat 2008 Cumartesi

İyi Seks İçin Vajina Estetiği!

Çoğu kadın cinsel organının zamanla deforme olmasından dolayı cinsel hazzı yaşayamıyor. Oysa yeni tıbbiuygulamalarla kadın cinsel organının şekli düzeltiliyor, küçültülüyor, vajina yolu daraltılıyor hatta yeni bir vajina bile yaratılıyor!



Sevişmekten kaçınan veya cinsel ilişkiden yeterince haz alamadığından yakınan kadınların sorunlarının altında yatan en önemli nedenlerden biri, cinsel organlarıyla ilgili estetik kaygıların olması. Özellikle doğum sonrası genişleyen vajina, hem kadınların hem de partnerlerinin cinsel ilişki sırasında yeterince haz almalarını engelliyor. Üstelik sorun sadece bununla da kalmıyor; kadınlar, genişleyen vajinaları yüzünden idrar kaçırma gibi sağlık problemleriyle de karşı karşıya kalabiliyor. Kadınların cinsel organlarıyla ilgili en çok yakındıkları bir başka sorun ise iç dudakların sarkık ve büyük olması. Bu görüntüyü estetik bulmayan kadınlar bikini veya dar pantolon giymekten kaçındıkları gibi partnerlerine de çıplak görünmek istemiyor. Hal böyle olunca da zamanla cinsel ilişkiden soğuma, hatta takıntı veya anksiyete gibi ciddi sorunlar da ortaya çıkmaya başlıyor. Oysa sağlıklı ve mutlu bir birlikteliğin yolu, öncelikle insanın kendine duyduğu özgüvenden geçiyor. Partneri tarafından beğenildiğini hissetmek de cinsel yaşamda önemi bir rol oynuyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı günümüzün modern kadını artık cinsel yaşamda aktif bir rol almak için utansa da sıkılsa da hekimlerden yardım alacak kadar kararlı görünüyor. Son sürat gelişen estetik cerrahi de yeni uygulamalarla daha estetik bir görüntüye kavuşmak isteyen kadınların yüzünü güldürüyor! Biz de Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Kuran ile Marmara Üniversitesi'nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Tezel'e günümüzde kadınlara özel uygulanan tüm yöntemleri tek tek sorduk. Operasyonların ücretleri konusunda bilgi almayı da ihmal etmedik!

Geniş vajina
Vajina bölgesinin geniş olması kadının yapısından kaynaklanabildiği gibi ilerleyen yaş ve normal doğuma bağlı olarak da gelişebiliyor. Vajina kaslarının gevşemesi, cinsel ilişki sırasında önemli bir sorun haline gelebiliyor. Özellikle doğumdan sonra düzgün onarılmayan yırtıklar nedeniyle genişleyen vajina, kadın ile partnerinin cinsel ilişkiden haz almasını engelliyor. Bunun sonucunda kadın zamanla özgüvenini yitirebiliyor ve cinsel yaşamdan uzaklaşabiliyor. Oysa günümüzde vajina daraltmaya yönelik operasyonlar sayesinde kadının cinsel ilişkiden yeniden haz alması sağlanabiliyor. Ayrıca operasyon sonrasında yaşla birlikte daha sık rastlanan bir şikayet haline gelen idrar kaçırma sorunu da ortadan kalkabiliyor. Bunun yanı sıra epizyotomi, yani doğum sırasında rastgele yırtılmayı engellemek için cerrahi olarak yapılan kesi işleminden sonra kabarık ya da kötü görünümlü izler oluşabiliyor. Günümüzde bu izlerin düzeltilmesi için yararlanılan çeşitli tekniklerden oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor. Ne yapılıyor? Basit bir cerrahi girişim olduğu için genel veya lokal anestezi ile sedasyon adı verilen iki uygulamanın bir arada kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Ameliyatla vajinal kanalın daraltılması ve vajinanın gevşemesi sonucu oluşan (estetik) görünümün düzeltilmesi hedefleniyor. Yaklaşık bir saat süren operasyonda vajinanın arka duvarına sıkılaştırıcı işlem yapılıyor. Operasyon sonrasında dikişlerin alınmasına gerek duyulmuyor. Nelere dikkat etmeli? Vajinanın tam anlamıyla iyileşmesi iki-üç haftayı buluyor. Bu süreç içerisinde enfeksiyon gelişmemesi için kadının hijyen kurallarına özen göstermesi, yani tuvalet sonrası temizliğini vajinadan anüse doğru yapması ve cinsel ilişkiden kaçınması yeterli oluyor. Ücreti: 1500-2000 dolar

Büyük dudaklar
İç dudaklar (labia minör), klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına kadar uzanan kıvrımlı yapıları oluşturuyor. Bazı kadınlarda iç dudakların dış dudaklardan biraz taşması doğal olarak kabul ediliyor. Ancak dış dudaklardan sarkacak şekilde uzun olması tıbben önemli bir sorun yaratmasa da estetik görüntüyü bozarak kadını çözüm arayışına itiyor. Doğuştan var olan ya da doğum sonrasında gelişen bu şekil bozukluğu, kadının cinsel hayatını adeta kabusa dönüştürebiliyor. Vajinasını estetik bulmayan kadın özgüvenini yitirerek partnerine çıplak görünmek istemeyebiliyor. İç dudaklar aşırı sarkık olduklarında cinsel ilişki sırasında araya girerek kadının acı duymasına da neden olabiliyor. Ayrıca vulvada, yani kadının cinsel organında terleme sonucunda oluşan salgıların bu bölgede birikmesi sonucu kötü kokulu mantar enfeksiyonları da gelişebiliyor. Tüm bu sorunlar da kadının zamanla özgüvenini yitirmesine, cinsel yaşamdan soğumasına, hatta orgazm güçlüğü çekmesine yol açabiliyor.Ne yapılıyor? Lokal anestezi altında uygulanan basit bir operasyonla iç dudakların kesilerek dış dudakların içinde kalması sağlanabiliyor. Yaklaşık 30 - 40 dakika süren işlemde eriyen dikişler kullanıldığı için dikiş alma sorunu da yaşanmıyor. Kadın operasyondan sonra aynı gün normal yaşantısına dönebiliyor, bir hafta sonra da cinsel ilişkiye girebiliyor. Nelere dikkat etmeli? İşlem sonrasındaki ilk iki gün iç dudakların olduğu bölümde şişlik oluşabiliyor. Bu nedenle antibakteriyel pomatla günlük pansuman gerekebiliyor. Kadının hijyen kurallarına özen göstermesi yeterli oluyor.

Elele Mart 2005 sayısından

www.elele.com.tr